Faruk ÇAKIR |
|
Her gün özür dileseler yeridir! |
Bazı ‘büyük gazete’ler zaman zaman okuyucularından ‘özür’ diler. Özür konulu yazılara bakınca, “Tamam, bundan sonra sözlerinde duracak ve yalan-yanlış haber ve yorumlara yer vermeyecekler” diye düşünürsünüz. Fakat aradan belki bir gün, belki bir hafta geçer ve diledikleri özrü ve verdikleri sözü unuttuklarını görürsünüz. Dün de böyle bir ‘özür’ yazısı yayınlandı. ‘Büyük gazete’de yer alan ‘özür’ yazısında, 1988 yılında atılan bir manşetten dolayı duyulan pişmanlık sözkonusu edilmiş ve “1988 yılında gazetecilik hayatımın en utanç verici olaylarından birini yaşadım” denilmek sûretiyle hadise anlatılmış. (Ertuğrul Özkök, Hürriyet, 23 Nisan 2009) Sözkonusu yazıda, o tarihte KKTC’ye gitmek isteyen 3 İranlı öğrencinin, ellerinde bir ‘bomba çanta’ ile Esenboğa Havalimanında yakalandığı ve bu haberin Hürriyet’te manşet olma serüveni anlatılıyor. Tabiî haber yayınlandıktan sonra yakalanan İranlı gençlerin ‘terörist’ olmadığı, ‘Humeyni yönetiminden’ kaçarak üniversitelerde okumak için KKTC’ye gitmek isteyen gençler olduğu anlaşılmış. Araya girilmesine rağmen gençler 3 ay tutuklu kalmış, mağduriyetler olmuş vs. Tahmin edileceği üzere bu hadise bir ilk değil ve maalesef son da olmamış. Aradan yıllar geçtikten sonra ‘özür’ yazısını kaleme alan gazetecinin yönettiği yayın organı, hemen her gün benzer yanlışlar yapmış ve yapmaya da devam ediyor. Meselâ, özre konu olan hadisede, yakalanan gençler İranlı olmasaydı yine benzer bir manşet atılır mıydı? İşte Türkiye’deki yaygın medyanın yanlışı bu noktada düğümleniyor. Yeri geldiğinde ‘araştırmacı gazetecilik’ten bahsederler, ama belli konularda araştırmaya ihtiyaç duymazlar. Tabiî ki her ülkeden ‘terörist’ çıkabilir. Fakat bazı ülkeler, bazıları nezdinde ‘doğuştan terörist’tir! İranlı ve dolayısı ile ‘Müslüman’ ise, daha başka araştırmaya ihtiyaç duymadan hemen manşeti çakarlar! Aradan yıllar geçince de ‘özür’ dilerler. Peki bu özrün, o gençlere ne faydası olur? Hadi onlara faydası olmaz, sonraki hadiselerde biraz araştırıp, ön yargısız davranamazlar mı? Hayır, asla ve kat’a! Nitekim, 1988 yılında yaşanan bir ‘hata’dan dolayı bugün özür dileyen genel yayın yönetmeninin gazetesi, sonraki yıllarda da pek çok yanlışa imza attı. Çok eskilere gitmeye gerek yok. Yakın zamanda meydana gelen ‘Danıştay Saldırısı’ sonrası yapılan yayınları hatırlamak yeter. Hadisenin yaşandığı daha ilk gün, hemen ‘suçlu’ları tesbit etmiş ve mahkûm etmişlerdi. Aradan yıllar geçince, ‘hata’ yaptıkları ortaya çıktı ama bu konuda özür dilemediler. Bu bakımdan doğru bir adım olmakla birlikte, sadece 1988 yılındaki ‘hata’dan dolayı özür dilenmesi yeterli olmuyor. Zaten bu özür de, devam eden Ergenekon soruşturmasıyla ilgili haber ve yorumlara atıf yapmak için hatırlatılmış. Medyanın her türlü ‘dolmuş’a binmemesi gerekir, ama göz göre göre yaşananları görmezden gelmek de kabul edilemez. Keşke özür dilenmek zorunda kalacak şekilde yayınlar yapılmasa. Keşke özürler tekrarlanacak şekilde yanlışlarda ısrar edilmese. Keşke okuyucuya ve kamuoyuna karşı sürekli dürüst ve dikkatli olunsa. Devam eden yayınlara bakılırsa bu özürler devam edecek... 24.04.2009 E-Posta: [email protected] |