H. İbrahim CAN |
|
Türkiye, Ermenistan-Azerbaycan görüşmeleri sürecinin neresinde? |
Azerbaycan Cumhurbaşkanı Aliyev ile Ermenistan Cumhurbaşkanı Sarkisyan’ın Prag’taki görüşmelerinde ilerleme kaydedildiği açıklandı. Ancak her iki cumhurbaşkanı da bu konuda bir açıklama yapmadı. Onların yerine Minsk Grubu eş başkanı ABD Dışişleri Bakan Yardımcısının Yardımcısı Matthew Bryza kısacık bir açıklama ile yetindi. Minsk Grubu, şimdiki adıyla Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilâtı (AGİT) tarafından 1992 yılında Azerbaycan ile Ermenistan arasındaki Dağlık Karabağ sorununun çözümü amacıyla kuruldu. Eşbaşkanlığını Fransa, Rusya ve ABD’nin yaptığı grupta Türkiye de katılımcı olarak yer alıyor. İki lider bu yıl ilk olarak Ocak ayında İsviçre’nin arabuluculuk çabaları çerçevesinde İsviçre’de bir araya geldi. Obama, Türkiye’nin bu sorun çözülmeden Ermenistan sınır kapısının açılmasının zor olacağı mesajı çerçevesinde iki lideri Washington’a çağırdı. Bu arada Obama ve Clinton, “Karabağ barış sürecinde bir çığır açmak istediklerini” ilân ettiler. 4-5 Mayıs tarihlerinde Dışişleri Bakanı Clinton her iki liderle görüştü. Peşinden de Prag toplantısı geldi. Bir sonraki toplantı ise gelecek ay Rusya’da yapılacak. Bu görüşmenin Başbakan Erdoğan’ın Azerbaycan ve Rusya ziyaretlerinin ardından yapılacak olması önemli. Bütün bu çabaların AGİT’in Kasım 2007’de Madrid’te yaptığı bakanlar toplantısında kabul edilen Madrid prensipleri çerçevesinde yürütüldüğü biliniyor. Bu prensipler kamuya açıklanmadı. Ancak Ermeni ordusunun Azerbaycan’ın yedi bölgesinden çekilmesi, Karabağ ile Ermenistan arasında güvenliği sağlayacak bir uluslar arası gücün konuşlandırılması, çatışma sonrası yeniden yapılanma ve sonraki aşamada Dağlık Karabağ’da bölgenin geleceğini belirleyecek bir referandum yapılmasının bu prensipler içinde yer aldığı biliniyor. Bütün bu gelişmeler umut verici. Ancak süreçte kafaları karıştıran bazı hususlar var. İlk soru; Dağlık Karabağ sorununu Azerbaycan ve Ermenistan ikilisi –Rusya’nın onayı olmadan- kendi aralarında çözebilir mi? Minsk Grubu gibi kalabalık bir müdahale grubunun işe karışması işi kolaylaştırır mı yoksa güçleştirir mi? Türkiye bu sürecin neresinde yer alıyor? Önceden söylenenlerin aksine Cumhurbaşkan’ı Gül’ün Prag’taki bu buluşmayı organize eden makam olmaması, tarafların istememesinden mi kaynaklanıyor? Rusya kendi himayesindeki Ermenistan ve “stratejik ortağı” Azerbaycan’ı daha kolay ikna edemez mi? Edebiliyorsa neden etmiyor? Türkiye’nin bundan sonraki konumunu, Başbakanımızın Azerbaycan ve Rusya ziyaretleri belirleyecek. Özellikle uzun süredir Türk dış politikasını zaten yönlendirdiği bilinen yeni Dışişleri Bakanı ile birlikte Türkiye bu sürece daha fazla müdahil hâle gelebilir. Zaten Obama’nın bir an önce sınırın açılması baskısına cevap verebilmek için, bu süreçte ilerleme sağlanması ve Azerbaycan’ın da sınır kapısı açılmasını desteklediğini açıklaması gerekiyor. Ülkemizin önemli bir bölgesel güç olma gayretinde bu süreçteki başarısı büyük önem taşıyor. 09.05.2009 E-Posta: [email protected] |