Cevher İLHAN |
|
Bilinmezlikler… |
Kamuoyu, içte Cumhurbaşkanı Gül hakkında Sincan Ağır Ceza Mahkemesi’nin RP yöneticiliği sırasındaki “kayıp trilyon dâvâsı”nda yargılanmasıyla meşgul edilirken, içte ve dışta önemli olaylar oluyor. “Yeni anayasa” değişikliği, Cumhurbaşkanının ve milletvekillerinin süresi gibi tartışmalara boğduruluyor. Türkiye dış politikada peşpeşe emr-i vakilerle bir dizi belirsizlikle karşı karşıya. Ankara’nın “parafe” ettiği Erivan’la “yol haritası”nda milletin hakkını ve hukukunu koruyan izzetli bir barış yolu yine çıkmazda; Başbakan’ın Bakü’de “Karabağ işgali sona ermeden Ermenistan sınır kapısı açılmaz” müdahâlesiyle yeni bir boyut kazandı. Ankara’nın şimdi ABD’nin bastırdığı “yol haritası”na mı yoksa Erdoğan’ın Azerbaycan Millî Meclisi’nde verdiği “teminat”a göre mi hareket edecek? Bilinmiyor… Karmaşa o denli “Köşk’e yakın yazarlar”dan, Başbakan’ın Karabağ işgalini şart koşması, “demagoji” ve “şov” olarak suçlanıyor. Diğer yandan Cumhurbaşkanı’nın “büyük fırsat” diye ilân ettiği “Kürt meselesi” ve terör örgütünün silâh bırakması konusu da tam bir muamma. Gül’ün “devlet kurumları arasındaki uyum”la açıkladığı “büyük fırsat”ın ne olduğunu, hangi tedbirleri ve düzenlemeleri getirdiği hâlâ belirsiz…
“GÜVENCESİZ” POLİTİKALAR Bilindiği gibi Gül’ün Dışişleri Bakanlığı döneminde bu hususta “dokuz maddelik gizli plân”dan bahsedilmişti. Terör örgütü elebaşısı Karayılan’ın bir gazeteye verdiği röportaj üzerine Cumhurbaşkanı’nın bu kez “çözüme çok yaklaşıldığı” iddiasıyla ortaya attığı “büyük fırsat” hakkında ne Meclis ne de muhalefet bir bilgiye sahip değil. “Büyük fırsat”ta Kuzey Irak’taki binlerce teröristin akıbeti ne olacak? Ankara’nın defalarca Washington’dan iâdesini istediği iki yüz kişilik “terör örgütü elebaşıları” teslim edilecek mi? Terör örgütü silâh bırakıp tamamen tasfiye mi olacak, yoksa sadece geçici bir süre için silâh mı bırakacak? Bunun teminatı ne olacak? Sonra yurt içindeki binlerce örgüt elemanının akıbeti ne olacak? Hangi psikolojik ve sosyal iyileştirmelerle kandırılan, dağa çıkarılan gençler rehabilite edilecek; nasıl bir sosyo-ekonomik çözüm bulunacak? Suça karışmış teröristler hangi yöntemle ayıklanacak? Bunlar da bilinmezlikler arasında…
ANKARA “TEMENNİ”YLE KALIYOR Ancak belirsizlikler bununla bitmiyor. Avrupa’nın enerjide Rusya’ya bağımlılığını azaltmak amacıyla başlatılan “Nabuco projesi” için Türkiye’nin peşinen hiçbir istekte bulunmaması, hiçbir şart öne sürmemesi ve hiçbir pay istememesi ise bir diğer bilinmezlik. Azeri uzmanlar, uzun yıllar masraflarını dahi çıkaramayacağını ve hayal olduğunu belirterek iptalini önerdikleri projeye Ankara’nın kayıtsız şartsız katılması, dikkat çekici. ABD’nin Rusya’yı dışlamak için üzerinde durduğu proje üzerindeki geçiş ücretinden ve paydan vazgeçildiğine konuyla ilgili devlet kuruluşu BOTAŞ’ın haberi yok… Bu arada Türkiye’nin arabulucu olduğu ve İsrail’in Gazze saldırısı ve katliâmıyla kesilen “İsrail-Suriye barışı” da ne olduğu ve nereye varacağı bilinmeyen politikalardan… Cumhurbaşkanı’nın üç günlük son Suriye ziyaretinde, “Şam’ın Türkiye’nin arabuluculuğunda İsrail’le görüşmelerin ilerlemesine çok büyü arzu var. Ortadoğu’da barışta sonuca varmayı gerçekten istiyorlar” demesine mukabil, İsrail Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Danny Ayalon, “Gül’ü tekzip” edercesine konuşuyor. Beşar Esad’ı barış konusunda “yalancılık”la suçluyor. “Aslında ilişkilerin normalleşmesini istemiyorlar, bu olursa rejimleri tehlikeye girer” diye konuşuyor. Bu arada tıpkı İsrail eski Başbakanı Olmert gibi başta İsrail Başbakanı Netanyahu olmak üzere İsrail hükûmetinden “Golan tepelerini asla vermeyiz” mesajları geliyor. Dahası, Obama’nın tavsiyesine rağmen Netanyahu, Suriye ile barış görüşmelerine sıcak bakmadıklarını açık açık söylüyor. Türkiye’yi “takmadığı” havasını veriyor… Bu durumda Ankara’nın elinde kala kala “temennisi” kalıyor… Kısacası, AB’den uzaklaşıp ABD ile “model ortaklığa”, İsrail’e derin ekonomik, savunma sanayii ve stratejik işbirliğine dayalı politikalar Türkiye’ye kaybettiriyor… 23.05.2009 E-Posta: [email protected] |