Mehmet KARA |
|
Hâlâ mı değişmeyecek? |
Geçtiğimiz haftanın gündemi önümüzdeki günlerde Türkiye’nin tartışacağı üç konu üzerinde düğümlendi. Bunlardan birisi Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün güneydoğu ya da Kürt sorunu konusundaki açıklamaları, diğeri DTP milletvekillerinin ifadeye çağrılmaları, bir diğeri ise Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün yargılanabileceğine ilişkin bir mahkemenin verdiği karar… Güneydoğu sorunu ile ilgili olarak Abdullah Gül, “İyi şeyler olacak” sözünün arkasından “Çok ümitliyim” dedi. Gazetelerde sorunun çözümü ile ilgili ipuçları çıkmaya başladı. Millî Güvenlik Kurulu’nda da görüşülen çözüm teklifleri arasında birçok teklif olduğunu gazetelere yansıdı. Dağdakilerin indirilmesinden tutun da, Güneydoğu’da dağlara taşlara yazılan sözlerin kaldırılmasına kadar birçok tedbir gündeme geliyor. İkinci mesele de DTP’li milletvekilinin süren dâvâlarıyla ilgili ifade vermeye gitmemelerinin ardından yapılan tartışmalar. Bu durum 1994 yılında DEP milletvekillerinin polis arabalarına bindirilip götürülmesini akıllara getirince TBMM Başkanı Köksal Toptan, böyle bir şeyin tekrarlanıp demokrasiye zarar vermemesi için kendi deyimiyle “çırpınıyor.” İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın “Meclis’te bu görüntülerin yaşanmayacağı”na dair sözleri var. * * * Bu haftanın en önemli tartışma konusu ise Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’le ilgili olarak Sincan 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nin “kayıp trilyon” dâvâsında yargılanması gerektiğine dair kararı. Konu üzerinde yine hukukçular farklı sonuçlar çıkarıyorlar. Yargılanabilir diyenler azınlıkta. Bunların başında CHP ve onun gibi düşününler geliyor. Diğer görüşe göre de; bu karar anayasaya aykırı ve cumhurbaşkanları ancak vatana ihanet suçundan yargılanabilir. Mesele özetle şöyle: Mahkemelerde yıllarca süren dâvâda sanıkların büyük bölümü beraat ederken, Necmettin Erbakan ceza almıştı. Dâvâda Gül hakkındaki evrak ise milletvekili dokunulmazlığı sebebiyle işleme konulmamış, Cumhurbaşkanı seçildikten sonra ise dâvâ gündeme gelmiş, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı takipsizlik kararı vermişti. Yargıtay eski Üyesi Cahit Nalbantoğlu takipsizlik kararına itirazda bulunmuştu. Bunun üzerine Sincan 1. Ağır Ceza Mahkemesi ise Cumhurbaşkanı için 6 ayrı yerde “şüpheli” nitelemesinde bulunarak Başsavcılığın “takipsizlik” kararını kaldırdı. Köşk’ten yapılan açıklamada, bu karara sert tepki gösterildi. Gül, “Yargılanmaktan zerre kadar endişe duymam. Tek kaygım makamın zedelenmesidir” açıklamasını yaptı. Peki, kararı veren Sincan 1. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Osman Kaçmaz; “Cumhurbaşkanlığındaki görevliler, CMK’nın 2. maddesini açıp okusunlar. Şüpheli sıfatı, soruşturmanın başladığı andan itibaren kullanılmaya başlanır. Suç şüphesi altındaki kişiye şüpheli denilir” diyerek, Köşk’ün açıklamasına dikkat çekiyor, “Basın savcıları bu açıklamada ‘yargıya müdahale var mı?’ baksınlar” diye de işaretler veriyor. (Milliyet 20.5.2009) * * * Bu üç mesele önümüzdeki günlerin önemli tartışmalarından olacak… Aslında bu tartışmalar dönüp dolaşılıyor, ihtilâl anayasasında düğümleniyor. Anayasanın net ve açık yazılmaması, ruhunun ihtilâlci olması, yasaklar ve özgürlüklere engel olması değişik konu ve zamanlarda Türkiye’nin önüne çıkıyor. 1982 Anayasasının neresinden tutsanız elinizde kalıyor. Şimdiye kadar pek çok değişiklik yapılmasına rağmen bir türlü asıl dokunulması gereken yerlere dokunulmadığı için de anayasayı bile herkes kendine göre yorumluyor. Belki hükümet bu tartışmalardan sonra kısmî değişiklikten vazgeçip, yepyeni bir anayasa yapmaya karar verir. Çünkü yeni anayasa yapılmazsa bu tür tartışmalar her zaman gündemimizi meşgul etmeye devam edecektir. Bu anayasanın temelinde sorun var. 23.05.2009 E-Posta: [email protected] |