M. Latif SALİHOĞLU |
|
Doğu'da yol durumu |
Bir önceki yazımızda, İstanbul–Van arasında yaptığımız ve yaklaşık 5 bin kilometreyi bulan uzun bir yolculuktan söz etmiştik. Burada da bu seyahatte özellikle Doğu Bölgelerindeki yol durumu hakkında kısa bazı bilgiler vermek istiyoruz. Tâ ki, hem bu yollarda seyahat edeceklerin bir parça mâlumatı olsun, hem de yetkili makamların konuya dikkatini çekmiş olalım. Yol güzergâhımız, Van'a gidişte Elazığ, Bingöl, Muş ve Tatvan üzerinden; dönüşte ise Tatvan, Hizan, Bitlis, Baykan, Siirt, Batman, Diyarbakır, Urfa üzerinden gerçekleşti. Bu güzergâh üzerinden giderken, fazlasıyla zahmet ve meşakkat çektiğimiz bazı kesimler oldu. Sebep, bitmek bilmeyen yol inşaatı çalışmaları. Daha evvel de kısmen şahit olduğumuz için biliyoruz ki, bu çalışmalar bazı yerlerde yıllardır sürüp gittiği halde, her nedense fazla bir ilerleme kaydedilemiyor. Acaba neden? Bizlerin en fazla zorlandığı yolların başında Kayseri–Malatya, Bingöl–Muş, Tatvan–Van ile Bitlis–Baykan arasındaki bazı kesimler oldu. Doğu turizminin en hareketli olduğu yerlerden biri olan Nurs Köyünün yolu ise, özellikle son 5–10 kilometresi çekilecek gibi değil. Çetin iklim şartları ve coşkun akan sel suları, bu yolda seyahat etmeyi bir hayli zorlaştırmış durumda. Ayrıca, şehirler arasındaki yollarda öyle noktalar/geçitler vardır ki, şoförlere ilallah dedirtirken, yolculuğu da adeta bir işkenceye döndürüyor. Toz–toprak içinde kalmak bir yana, o uzun yollarda ağır aksak seyredilmesi, üstelik sarsıla sarsıla gidilmesi, yolcuları canından bezdirecek raddeye varıyor. Buna mutlaka bir tedbir alınması, servis yollarının temizlenip düzeltilmesi ve neredeyse on yıldır inşaatı devam eden bazı kesimlerin artık bir şekilde bitirilmesi gerekiyor. Hele, şu Baykan–Bitlis arasındaki güzergâhın orta kısmını teşkil eden 30–40 kilometrelik bölüm. Yani, Bitlis Boğazı... Buranın fizikî şartları ve morfolojik yapısı gerçi bir hayli zor ve çetindir. Ancak, bu güzergâhtaki yolculuğun da artık bir kâbusa döndüğünün bilinmesi gerekiyor. Sürücüler gibi yolcular da bu yolda seyahat etmekten şiddetle çekinir hale gelmiş.
Selanik Yahudisi yeğen Carasso'nun ölümü
Yukarıda kupürünü gördüğünüz "Daniel Carasso'nun ölüm haberi" 20 Mayıs 2009 tarihli Hürriyet gazetesinde çıktı. Yarım sayfayı aşkın bu haberde, Türkiye ve dünya çapında çok önemli bir kişilik olan Daniel'in kim olduğundan ve sahibi olduğu asırlık DANONE firmasının kuruluş macerası, 120 ülkede fabrika kurması ve bugün ulaşmış olduğu ekonomik gücü hakkında detaylı bilgiler veriliyor. Hacimli haberin bir başka boyutunda ise, özetle şu bilgiler aktarılıyor: 104 yaşında ölen Daniel Carasso, 1905 Selanik doğumludur. Babası, "Selanik yoğurtçusu" olarak bilinen Dr. İzak Karasu'dur. 1912'deki Balkan Harbinde Selanik'in elden çıkması üzerine, aile Barselona'ya (İspanya) döndü. Burası, onların 420 sene evvel terk etmiş oldukları anavatanlarıdır. İzak Karasu, burada ismini "İsaac Carasso" şeklinde değiştirdi. Burada kurduğu yoğurt şirketinin ismini de oğlunun ismine izafeten "Danone" olarak resmileştirdi. Oğul Daniel ise, tahsilini tamamladıktan sonra şirketin başına geçti ve 1929'da Paris'e giderek "Danone Yoğurtları Şirketi"ni kurdu. Kısa zamanda gelişen bu şirket, zamanla başka ülkelerde de üretime geçti ve şu anda süt ürünlerinde dünya birincisi olup toplam 120 ülkede (150 fabrika) üretim yapmakta. Hürriyet gazetesinin ilgili haberde hiç değinmediği birkaç husus vardır ki, bunlar da Türk ve İslâm âlemi için son derece mühim. Şöyle ki: Danone ürünlerine ismi verilen Daniel Carasso, meşhûr Selanik Yahudisi Emanuel Karasu'nun öz yeğenidir. Meşrutiyet yıllarında Selanik mebusu seçilen Emanuel Karasu, 1909'un 27 Nisan'ında Sultan II. Abdülhamid'e Meclis'in "hal/tahttan indirme" kararını tebliğ etmeye giden heyetin reisi ve sözcüsüdür. Osmanlı'nın çok büyük iyilik yaptığı Selanik Yahudileri, ne yazık ki Osmanlı'ya en büyük kötülüğü yapanların başını çekmiştir. Nitekim, Selanik merkezli Hareket Ordusunu toplayan, yönlendiren, hatta bu derme çatma orduyu İstanbul'a kadar da sevk ve idare edenler de onlardır. Dolayısıyla, yeğen Carasso'dan bahsedip de, öz amcası meşhûr Emanuel'den söz etmemek büyük bir eksiklik olacaktı. Biz de bu eksiği tamamlayalım dedik. 23.05.2009 E-Posta: [email protected] |