M. Latif SALİHOĞLU |
|
Ümitsiz darbe çığırtkanlığı |
Tiyatrocu Ferhan Şensoy'un "darbe çığırtkanlığı" sabıkası giderek kabarıyor. Bu kişi, darbe çağrısını çıktığı tiyatro sahnelerinde bile açıkça yaptığına göre, kim bilir sağda solda daha neler yapıyor, neler... 10 ve 11 Mayıs'ta muhtelif ajans ve gazete haberlerine yansıdığına göre, Eskişehir Kültür Merkezi'nde ’Fernâme’ isimli oyunu için sahneye çıktığı esnada, bir süreliğine oyundan kopmuş ve hiç münasebeti yokken, eski darbeleri beğenmediğini vurguladıktan sonra şunları söylemiş: "Asıl darbe yapmak için geçerli sebepler şimdi var. Ama, darbe yapan yok. Bu ülkenin darbe vakti geldi. Fakat, asker birşey yapmıyor. 1980’de yapılan darbe sırf Kenan Paşanın resim merakından dolayı yapıldı. Darbe yapacaksanız şimdi çıkıp yapın." Bu cüretkârlığa karşı "Pes doğrusu" dememek elde değil Peki, sahneye çıkıp darbe çığırkanlığını üstelik böyle yüksek perdeden yapana karşı bir hukukî işlem yapılmamasına ne demeli? Dahası, aynı kişinin bir sabıkası daha var. Arşiv kayıtlarına baktığımızda, tiyatrocu Şensoy'un 2006 Kasım'ında da benzer sözleri sarf ettiğini görmekteyiz. Arşiv bilgilerine göre (Vatan gazetesi), bazı meslektaşlarının da tuhafına giden ve itirazlarına mucip olan Şensoy'un şu sözleri söylediği görülüyor: "Atatürk ilkeleri hani nerede! Yaşar Büyükanıt darbe yaparsa, sabah erkenden kalkar, davul çalıp kutlarım bu yaptığını."
DARBECİLER YEİS İÇİNDE Tiyatrocu Ferhan Şensoy, belli ki hayal dünyasında yaşıyor. Bu yüzden de Türkiye'de artık darbeciliğin tarihe karıştığı ve bugünkü dünya şartlarında darbe yapmanın adeta imkânsız hale geldiğini bilemiyor, yahut düşünemiyor. Bir kere, artık Türkiye eski Türkiye değil. Tıpkı Avrupa, Amerika eski hallerinde olmadığı gibi... Genelde telekomünikasyon, özelde radyo, tv kanalları, internet, GSM ve uydu sistemleri, darbe yapmayı ve silâhlı kontrol mekanizmasını idame ettirmeyi büyük ölçüde zorlaştırmış bulunuyor. Öte yandan, daha evvelki darbenin arka planında mevzilenen Avrupa (özellikle AB) ve Amerika'daki demokratikleşme süreci, onların bundan böyle darbecilerle müşterek hareket etmesine imkân, fırsat tanımıyor. Geriye, Türkiye'deki Kemalist odaklar kalıyor ki, dış destek almadan onların bir darbe girişiminde bulunmaları hiç de kolay görünmüyor. Dış destek de olmadığına göre... Bu durumda, tiyatrocu Şensoy ve benzerlerinin yaptığı darbe şamatası, esasında açığa vurulmuş bir ye'sin, bir ümitsizliğin zâhir alâmetidir. Darbe heveslileri, şayet maksatlarına ulaşma ümidini muhafaza etmiş olsalardı, acaba ellerindeki silâh ve mühimmatı yol kenarlarına, yahut Boğaz'ın serin sularına bırakıp atarlar mıydı? Hiç şüphe edilmesin ki, kazılarda ortaya çıkan veya amatör balıkçıların oltasına takılan ambalajlı silâhların çoğu, darbe yapılması, yahut darbeye giden yolun açılması maksadıyla uzun süre saklanmış ve bir şekilde muhafaza edilmişlerdir. Ne var ki, bunlar bir taraftan deşifre olmaya, bir taraftan da "darbecilik oyunu"nda artık "yolun sonu"na doğru gelindiğini bir şekilde anlamaya başladılar. Dolayısıyla, o silâh ve mühimmat ellerinde ve evlerinde ele geçirilmesin diye, ya araziye gömülüyor, ya yol kenarlarına terk ediliyor, ya da en son örnekte görüldüğü gibi denize atılıyor. Hâsılı, onca silâh ve mühimmat, darbeye giden yolda artık iş göremez durumda. Ümitsizce çırpınışlar o yüzden olsa gerek.
Tarihin yorumu 12 Mayıs 1992
Mandela, Atatürk ödülünü reddetti
Afrika Ulusal Kongresi Başkanı Nelson Mandela, kendisine verilmek istenen Türkiye'nin "Devlet Ödülü" niteliğindeki "Uluslararası Atatürk Barış Ödülü"nü reddettiğini açıkladı. Red açıklamasının gerekçesinde "Mandela’nın bütün hayatını demokrasiye, insan haklarına ve baskıların kaldırılmasına hizmet ederek geçirdiği" ifadesi vurgulandı. 1986'da "Ülke ve dünya barışına katkıda bulunanlara" lâyık görülen bu ödül, şimdiye kadar 10'dan fazla kişi ve kuruluşa (gerçek ve tüzel kişiliğe) verildi. Ödül alanlar arasında, 1980 darbesini yapan Kenan Evren (1990), bir darbe oyunu ile Azerbaycan'da idareyi ele geçiren Haydar Aliyev (1999) ve Kıbrıs'ta barışı sağlamaya bir türlü muvaffak olamayan "Ergenekoncuların dostu" Rauf Denktaş (2000) gibi tanınmış isimler de var. Bazı yıllar (meselâ 1988, 1991, 1993, 1994) kiseye verilmesi uygun görülmeyen bu ödülü reddeden ilk ve tek kişi Nelson Mandela oldu. 1986'de 10 milyon lira para ödülü ile başlatılan Atatürk Barış Ödülü, zamanla 100, 250 ve 500 milyon liraya kadar (1996) yükseltildi. 1997'den sonra ise, bu ödülün maddî karşılığı 1000 (bin) Cumhuriyet altını olarak belirlendi. 12.05.2009 E-Posta: [email protected] |