Gültekin AVCI |
|
KDGM, istihbaratı koordine edebilir mi? |
Terörle Mücadele Müsteşarlığı, İç Güvenlik Müsteşarlığı ve şimdi de Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı (KDGM). Hükümetin ilk iki tasavvuru, planlama itibariyle daha etkili görünmesine rağmen hayata geçemedi. Genelkurmayın ve özellikle Jandarma Genel Komutanlığının bu konularda yıllardır devam eden kaprisleri ve ‘hiçbir zaman sivile tam olarak tüm kapıları açmama’ ‘sivile ram olmama’ gibi histerik yaklaşımlarıyla ne istihbarat yelpazesinin tümü bir sivil komuta altında toplanabildi, ne Emniyet Genel Müdürlüğü, müsteşarlık haline gelebildi, ne de terörle mücadelede sivil komuta söz konusu oldu. ABD ve AB sistematiğinde tuhaf karşılansa da bizdeki askerî saplantıda, komuta eden hep komutandır, bir sivil olamaz. 25 yıldır terörle mücadele konseptinde asker komutasını görmedik mi? Peki yitip giden asker evlâtlarımıza ve tüm bu başarısızlığa rağmen TSK’nın terörle mücadelede sivil komutaya tabi olmak istememesini nasıl açıklamak gerek? Çünkü ilk iki müsteşarlık planlamasının akim kalmasının en büyük sebebi, Genelkurmayın muhalefetiydi. Operasyonel bir faaliyet icra etmeyecek yeni müsteşarlık, İçişleri Bakanının açıkladığına göre; resmî bir thin-tank gibi terörle mücadelede stratejiler ve politikalar üretecek. Hayatî bir görev olarak istihbaratı koordine edecek. Yani tüm istihbarat tek el olarak bu kurumda toplanacak. İşte müsteşarlık için en iddialı hedef de burası zaten. Ülke çapında farklı istihbarat kurumlarının topladığı ve kıymetlendirdiği istihbarî materyallerin tek merkezde toplanıp analiz ve değerlendirmeye tabi tutulması, elbette ki—geç kalmış olsa da—fevkalâde isabetli ve rantabl neticeler verecektir. Zaten gerek askerî istihbarat birimleri, gerek MİT ve gerekse Emniyet İstihbarat Daire Başkanlığının istihbarat faaliyetlerinin isabetli bir merkezde içtima ettirilemediği ve bu birimler arasında koordinasyonun sivil otoritenin inisiyatifi istikametinde sağlanamadığı bir gerçektir. Yeni müsteşarlığın istihbaratın nihaî adresi olma görevine; EGM’nin süratle, MİT’in zamanla ve sivil inisiyatifle yeni dizayna intibakının sağlanacağını düşünüyorum. Zira EGM istihbaratı, her zaman T.C Başbakanlarının tam ve fiilî olarak hâkim olabildikleri tek istihbarat yelpazesi olmuştur. MİT’in ise hâlâ sivilleşme sancıları çektiğini ve Genelkurmay gölgesinden tam olarak kurtulamadığını söylemek doğru olacaktır. Daha son üç-dört müsteşarının öncesine baktığınızda korgeneral rütbeli MİT müsteşarları ile karşılaşıyoruz. Dolayısıyla hukuken başbakanlığa bağlı gözükse de fiilen Genelkurmaya yakın ve Genelkurmayı önde tutan bir MİT imajı hâlâ meydandadır. Mazisinde hiçbir askerî müdahaleyi başbakanlara bildirmeyen bir MİT profili ise MİT’in demokrasi sicili cihetiyle iç açıcı değildir. Esaslı sorun sahası ise askerî istihbarat yelpazesidir ki, dev bir istihbarat yelpazesi olan bu sahada Genelkurmay İstihbarat Başkanlığından (J-2) tutun Kara, Hava, Deniz, Jandarma istihbarat başkanlıklarına kadar çok şümullü istihbarat birimleri hiçbir sivil kişi ve kurumun denetim, gözetim, emir ve kontrolüne tabi olmadan faaliyet göstermektedir. Bugüne kadar hiçbir başbakan hiçbir askerî istihbarat biriminin faaliyet ve istihbaratından Genelkurmay ‘tenezzül buyurup bildirmediği sürece’ haberdar olamamıştır. Durumun hâlâ bu şekilde devam ettiğini hemen belirtmeliyim. Bu da Türkiye’ye özgü bir garabet ve hukuk devletiyle asla tevil edilemeyecek bir otoriteryen tablodur. Dev askerî istihbarat birimlerinin nelerle iştigal ettiğini, sivil Cumhurbaşkanları ve başbakanlar ve hiçbir sivil makam bugüne kadar hiç bilemedikleri içindir ki; Deniz Kuvvetlerinde BÇG, Kara Kuvvetlerinde DÇG, Jandarma Genel’de JİTEM ve CÇG’leri gördünüz. Askerî istihbaratı sivil kontrol altına almadıkça da görmeye devam edeceksiniz, kuşkunuz olmasın! Acaba bu derece sofistike, depresif ve sivillere kapalı bir istihbarat yapısından KDGM, bilgi alabilecek mi? Bugüne kadar hiçbir sivil alamamış, merak ettim. 12.05.2009 E-Posta: [email protected] |
Önceki Yazıları |