Kazım GÜLEÇYÜZ |
|
DP kongresi |
29 Mart seçimlerinin olağanüstü kongre kararı aldırdığı üç parti var. DP ile DSP kongreleri seçim sonuçlarının getirdiği kararlarla; BBP kongresi ise Yazıcıoğlu’nun seçime üç gün kala yaşanan trajik helikopter kazasında rahmetli olması üzerine yapılıyor. Bu kongrelerden ilkini, bu hafta sonu DP gerçekleştiriyor. Cindoruk adaylığını geçen hafta deklare etti; Soylu kararını bugün açıklayacak. Bilindiği gibi, partiyi olağanüstü kongreye götüren süreci Soylu başlattı; seçim öncesindeki beyanlarında verdiği “Yüzde 5.4’ün altında oy alırsak başkanlığı bırakırım” taahhüdünün gereğini yerine getirip GİK’ten kongre kararı çıkarttı. 22 Temmuz’dan aylar sonra yapılan olağanüstü kongrede başkanlığı devralan Soylu, canhıraş bir gayretle teşkilâtları derleyip toparlamaya çalıştı ve 15 Kasım 2008’deki olağan kongrede yine başkan seçilerek partideki konumunu pekiştirdi. Sonra da yerel seçimler için seferber oldu. 90’ların ortalarından itibaren başlayıp 2000’li yıllar boyunca devam eden gerileme ve kan kaybını durdurup, partiyi yeniden yükselişe geçirmek için, herşeyden önce yorgun ve bezgin teşkilât kadrolarını canlandırıp motive etmek şarttı. Soylu bunu büyük ölçüde başardı. Gecesini gündüzüne katarak defalarca Anadolu’yu turladı. 12 Eylül ürünü anayasanın, Siyasî Partiler ve Seçim Kanunlarının hâlâ devam eden kısıtlamalarına rağmen, Türkiye’nin “en demokratik” tüzüğünü hazırlayarak kongre onayından geçirdi. 29 Mart yerel seçimine de çok iyi asıldı. Ama bilhassa medya handikapının aşılamaması ve gündem oluşturacak çıkışlar yapılamaması, sonuç elde etme açısından, bütün bu emekleri yetersiz kılan bir durum ortaya çıkardı. Ve DP, ancak 3.7 oranında oy alabildi. 5.4 ölçü alınırsa, bu rakam yeni bir dip noktayı ifade ediyor. Ama gerek 22 Temmuz’dan hemen sonra yapılan, gerekse 29 Mart öncesi yayınlanan anketlerin, yüzde 1-2 civarında bir oy oranını gösterdiğine bakılırsa, 3.7 yine de başarı! Gerçi vaktiyle yüzde 50’leri aşan oy oranlarıyla Türkiye’yi çok partili demokrasiye kavuşturmuş ve yıllarca yönetmiş bir çizginin, başarı ölçüsünü yüzde 3’lerle, 5’lerle tartacak noktaya gelmesi dramatik ve düşündürücü bir durum. DP bu vahim durumdan çıkabilecek mi? Soylu, partinin bu noktaya geliş seyrine ve dibe vuruş serencamına dair beyanlarında, sıkı ve derin bir özeleştiri yaptıklarının ipuçlarını verdi. Demokrat misyonu yok edip silmeyi hedefleyen haricî faktörlerin yanında, partinin giderek devletçi bir çizgiye kaydığı imajının, gerilemedeki en etkili sebeplerden biri olduğunu söyledi. 28 Şubat ve 27 Nisan süreçlerinde yaşananların, Cumhurbaşkanı seçiminde Meclise girilmemesinin, partiye çok şey kaybettirdiğini ifade etti. Bu eleştirilerin başlıca muhataplarından biri olan Cindoruk’un 28 Şubat’ta DYP’den ihraç edildikten sonra, partiden ayrılanlarla birlikte kurup başına geçtiği DTP, Yılmaz’a kurdurulan ilk 28 Şubat hükümetinin üçüncü ortağı olmuştu. Ve girdiği ilk seçimde tarihe karışmıştı. Cindoruk 27 Nisan sürecinde ve son dönemde laikçi cenaha yakın görüntü vermekle birlikte, bazı kritik tartışmalarda demokrat tavır sergileyebilen ilginç bir kişilik. Nitekim Meclisteki mareşal üniformalı M. Kemal resmi polemiğinde Hüsrev Kutlu’yu tek savunan ve Erbakan ev hapsine alındığında ilk ziyaretine giden, o oldu. DYP Demirel’in yasaklı olduğu geçiş dönemini de Cindoruk’un emanetçiliği ile atlatmıştı. Doğru çizgide çok yararlı ve verimli olabilen keskin, vurucu ve renkli bir üslûbu var Cindoruk’un. Ama handikapları 28 Şubat ve 27 Nisan. Yine de adaylığı dikkatleri partiye çevirdi. Temennîmiz, esaslı bir demokrasi hesaplaşmasına da sahne olacağı görülen DP kongresinin, eski ve yeni kuşakları kaynaştırıp, partiyi yeniden yükselişe geçirerek, ülkenin aradığı alternatif adresi ortaya çıkaracak süreci başlatması. 12.05.2009 E-Posta: [email protected] |