Kazım GÜLEÇYÜZ |
|
Nasihat istersen... |
Pazar yazılarında zaman zaman yazdığımız gibi, Üstadın ifade ettiği “Kırktan sonra kabir tarafına nüzul başlar” gerçeğini, hem akışın iyice hızlandığını hissederek, hem de yakın çevresindeki vefatların sıklaştığını görerek hakkalyakîn yaşayan ortayaş kuşağı, bu süreci, ahiret hazırlıklarını yoğunlaştırma dersi çıkarması gereken bir merhale olarak görmeli. Gerçi genç-ihtiyar fark etmeyen ölüm gerçeğinin yaşla ilgisi yok. Mardin vahşetinde, daha annesinin karnında cenin halindeyken ve dünyaya gözlerini açamadan Cennete uçan masum bebeler, bunun en yeni ve düşündürücü örneği. Ama bu tür olağanüstü ve “vakitsiz” ölümler dışında, mutad ortalamalara göre 60’la 80 yıl arasında değişen ömür süreleri esas alındığında, kırkı devirenler için, hızlanan bir iniş başlıyor. Birtakım özel beslenme rejimleri, spor aktiviteleri ve “sağlıklı yaşam” formülleriyle, bu iniş belki biraz geciktirilebilir, ama durdurulamaz. Çünkü bize bu hayatı bahşeden Yaratıcımız, “Her canlı ölümü tadacaktır” fermanıyla nihayetini de takdir etmiş. “Dünya fâni, ölüm âni.” Doğduğumuz andan itibaren adım adım bu âkıbete doğru ilerliyor olduğumuzun şuurunda olarak hayatımızı tanzim etmemiz gerekiyor. 23 Mart’ta verdiğimiz “İlâhî ikaz: kriz” ekimizin 9. sayfasında, Mektubat’tan alınan ve konu gereği “Mal istersen kanaat yeter” sözünün başlığa çıkarıldığı levhadaki derslerden biri de şu: “Nasihat istersen ölüm yeter. Evet, ölümü düşünen, hubb-u dünyadan (dünya sevgisinden) kurtulur ve ahiretine ciddî çalışır.” (23. Mektup) Yegâne kurtuluş çaresi olan ihlâsı kazanıp muhafaza etmenin en tesirli yolunun rabıta-ı mevt, yani ölümü hep hatırda tutmak olduğunu da unutmayalım ve bu dersi sürekli tazeleyelim. Tabiî, “ahirete hazırlık” derken, 10. Lem’a’daki Şefkat Tokatları bahsinde altı çizilen ince nüansı gözden kaçırmayıp, şahsî olarak ahiretini düşünme gerekçesiyle hizmeti ihmal sonucuna yol açabilecek yönelişlerden de uzak duralım. *** Annemizin vefatı bize bunları hatırlatırken, onunla ilgili olarak 5 Mayıs Salı günü bu köşede yayınlanan yazımızdan “Şefkat kahramanı annelerimize daha fazla sarılmalı, onlardan daha çok istifade etmeliyiz” gibi güzel dersler çıkarıldığını bildiren okur mesajlarıyla duygulandık. “Yazıda sanki benim rahmetli annem tarif edilmiş” diyen bir okuyucumuzun bu ifadesiyle, bir diğerinin “Böyle hanımlar ne kadar azaldı” şeklindeki yorumu bizi derin derin düşündürdü. İstanbul, Ankara, İzmir, Kütahya, Bursa, Eskişehir, Uşak, Kastamonu, Sivas, Trabzon, İzmit, Konya, Adapazarı, Mersin, Tire, Malatya, Nevşehir, Batman, Kayseri, Tokat, Adana, Antalya, Şanlıurfa, İznik, Kırklareli, Gaziantep, Isparta, Zonguldak, Çorum, Mardin, Diyarbakır, Konya-Ereğli, Balıkesir, Osmaniye, Şarköy, Tavşanlı, Simav, Samsun, Bolu, Torbalı, Kdz. Ereğli, ABD, Avustralya, Almanya, Avusturya, Hollanda, Belçika, Mısır... çıkışlı telefon, mail ve gazete ilânı mesajlarıyla iletilen “Allah makamını Cennet eylesin; Peygamberimize (a.s.m.), Hz. Aişe’ye (r.a.) ve Üstada komşu eylesin; Cennetinde buluştursun” ortak duâsına “âmin” dedik. Vefat haberinin duyulduğu andan itibaren birçok yerde hemen organize ediliveren hatimler ve duâları, Risale-i Nur-Yeni Asya camiasına mensubiyetin ne kadar paha biçilmez bir nimet ve mazhariyet olduğunu bir kez daha gösterdi. Bu vesileyle, acımızı paylaşan tüm Yeni Asya mensuplarına, yazarlarına, okuyucularına; taziyelerini bildiren 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’e; Adıyaman Milletvekili, avukatımız, dostumuz Hüsrev Kutlu’ya; eski milletvekillerimiz Recep Özel’le Nurettin Tokdemir’e; YENİSİAD’a; Yeni Eğitimciler Derneği İstanbul Şubesine; Ümitvar Eğitim, Kültür ve Yardımlaşma Derneğine, BEM-BİR-SEN Genel Başkanı Mürsel Turbay’a ve bürokrat dostlara teşekkür ediyoruz. 10.05.2009 E-Posta: [email protected] |