Süleyman KÖSMENE |
|
Anne bir güne sığmaz |
Bir gün bir adam, Resûlullah Efendimiz’e (asm) şöyle sordu: “Ey Allah’ın Resulü! İnsanlar içinde iyi davranmama en çok lâyık olan kimdir?” Resul-i Ekrem Efendimiz (asm): “Annendir!” buyurdu. Adam: “Sonra kimdir?” dedi. Resûlullah Efendimiz (asm): “Annendir!” buyurdu. Adam: “Sonra kimdir ya Resûlallah?” dedi. Peygamber Efendimiz (asm): “Annendir!” buyurdu. Adam yeniden: “Sonra kimdir?” dedi. Allah Resulü (asm) “Sonra babandır!” buyurdu.1 Anneler fedakârdırlar. Hayatın en olmadık sürprizlerinde, en beklenmedik tecellilerinde, en zor anlarında anneler evlatlarına en yakın dostturlar. En sıcak arkadaştırlar. En doğru yoldaştırlar. En içten derttaştırlar. Uğrunda varını yoğunu seferber ettikleri, saçlarını süpürge yaptıkları ve peşlerinden koştukları tek varlık evlâtlarıdır. Öyleyse evlât, bir tek teşekkürü annesinden sakınmamalıdır. Allah’ın merhamet için, “Seni devam ettirene rahmetimi devam ettiririm! Seninle alâkasını kesenden rahmetimi keserim!”2 Sözünü hiçbir evlat unutmamalıdır. Anneler faziletlidirler, ihlâslıdırlar, samimîdirler. Allah için severler, Allah için şefkat ederler, Allah için merhamet ederler, Allah için acırlar, Allah için tahammül ederler, Allah için sabrederler, Allah için razı olurlar, Allah için duâ ederler, Allah için evlâtlarının hep yarınlarını düşünürler ve evlâtları peşinde Allah için uykuları kaçar! Öyleyse evlât, zahiren, annesinden nasıl bir davranış görürse görsün, -hoşuna gitse de, gitmese de- annesine karşı sırf Allah için iyi davranmalıdır, nezaketi ve nezaheti asla elden bırakmamalıdır. Anneler karşılıksız severler. İyi günde ve kötü günde, mutlulukta ve hüzünde, sevinçte ve üzüntüde, kıvançta ve acıda, evlât saygı göstersin veya göstermesin, evlât sevsin veya sevmesin, anneler adetâ evlâtları için vardırlar. Karşılıksız sevgilerini yalnız evlâtlarına hasrederler. Evlâtların tek gizlice gözyaşı dökenidirler. Öyleyse evlât, annesinin bir dediğini iki etmemeli, annesine “Öf!…” dememeli, “Öf!…” dedirtmemeli, annesine saygıda ve sevgide kusur etmemelidir. Kur’ân’ın şu tavsiyesini kalbine altın yazı ile yazmalıdır: “Anne ve babaya iyilikte bulunun! Onlardan biri veya her ikisi senin yanında ihtiyarlık çağına erişecek olursa, onlara sakın ‘Öf!..’ bile deme, onları azarlama, onlara güzel söz söyle! Onlara merhamet ve tevazu kanadını ger ve ‘Ey Rabbim! Nasıl onlar beni küçükken besleyip büyüttülerse, Sen de onlara öylece merhamet buyur!”3 Anneler şefkat meleğidirler. İster bebeklik dönemlerinde, ister büyük çağlarında, evlâtlarını hiçbir zaman tehlikede ve kederde bırakmazlar, her zaman daldan budaktan esirgerler, her zaman onları koruma, onlara şefkat etme ve onları himaye etme sevkiyle ve şevkiyle yaşarlar. Bu sevk ve şevk onlara yalnız evlâtları için Cenâb-ı Allah tarafından ikram edilmiştir. Öyleyse evlât, annesini acımalı, korumalı, halini sormalı, derdine deva olmalı, hastalığına şifa bulmalı, annesi ağlarsa ağlamalı, gülerse gülmelidir, onun gönlünü hoş tutmalı, onu üzmemeli, onu razı etmelidir. Anneler müsamahakârdırlar, hoş görülüdürler, geniş kalplidirler. Evlâtlarının bir gülüşünde, bir tebessümünde, bir teşekküründe onların her türlü hatalarını, kabalıklarını, nezaketsiz davranışlarını, saygısızlıklarını affederler, görmezler, görmezden gelirler, onları bağışlarlar. Onlara haklarını helâl ederler. Öyleyse evlât, annesini Allah’ın emaneti bilmeli; onu incitmemeli, onu ağlatmamalı, ona karşı hürmette kusur etmemelidir. Resûlullah Efendimizin (asm) şu sitem okuna hedef olmaktan sakınmalıdır: “Anne ve babasından birine veyahut her ikisine ihtiyarlık vaktinde yetişip de Cennete giremeyen kimsenin burnu yere sürtülsün, burnu yere sürtülsün, burnu yere sürtülsün!”4 Anneler çilekeştirler. Anneler evlâtları için ne kadar acıya ve çileye katlanırlar. Ne kadar ıztırap çekerler. Ne kadar dert biçerler de; evlâtlarının bir tek gülümseyen bakışına bütün acılarını yutarlar, bütün sıkıntılarını içlerine atarlar, bütün çilelerini sinelerine çekerler, bütün ıztıraplarını unuturlar. Öyleyse evlât, bir tek gülümsemeyi, bir tek minnettarlığı, bir tek teşekkürü annesinden esirgememelidir! Kur’ân’ın, “Biz insana, anne ve babasına iyilik etmesini tavsiye ettik. Annesi onu zaaftan zaafa düşerek taşıdı! Sütten kesilmesi de iki yıl sürdü. ‘Bana, annene ve babana şükret. Dönüşün ancak Banadır.’ dedik.”5 âyeti evlâtların kulaklarında küpe olmalıdır! Annelerin dilinde, duâsında dünyanın huzuru, bereketi, âhiretin mutluluğu gizlidir. Peygamber Efendimiz (asm); “Her şey ile Allah Teâlâ arasında perde vardır. Yalnız, Kelime-i Şehâdet ile anne babanın evlâdına yaptığı duâda perde yoktur!”6 buyurmuştur. Annelerin ayakları altında âhiret saadeti gizlidir. Peygamber Efendimiz (asm); “Cennet annelerin ayakları altındadır”7 buyurmuştur. Annelerin göz bebeklerinde biricik kalplerinin mutlulukları ve sevinçleri gizlidir. Onların mutluluklarını okumak ve sevinçlerini görmek isteyen, gözünü onların göz bebeklerinden ayırmamalıdır! Anneler, dünyada iyilik yapmayı hak eden en değerli varlıklardır. Üstad Bedîüzzaman Hazretlerinin ifade buyurduğu gibi; “Eğer âhiretini seversen, işte sana mühim bir define! Onlara hizmet et! Rızalarını tahsil eyle! Eğer dünyayı seversen, yine onları memnun et ki, onların yüzünden hayatın rahatlı ve rızkın bereketli geçsin! Eğer rahmet-i Rahman istersen, O Rahman’ın vedialarına ve senin hanendeki emanetlerine rahmet et!”8 Anneler şüphesiz bir güne sığmaz. Her gün annelerindir. Çünkü bizi annelerimize bağlayan Kur’ân bir güne, bir yıla sığmaz, zamana ve mekâna sığmaz. Kur’ân ebedîdir.
Dipnotlar:
1. Riyâzu’s-Sâlihîn, 316; 2. Riyâzu’s-Sâlihîn, 315; 3. İsrâ Sûresi: 23, 24; 4. Riyâzu’s-Sâlihîn, 317; 5. Lokman Sûresi: 14; 6. Câmiü’s-Sağîr,4/1336; 7. Câmiü’s-Sağîr,3/1934; 8. Mektûbât, s. 252. 10.05.2009 E-Posta: [email protected] |