Hüseyin GÜLTEKİN |
|
Dış görünüm önemlidir |
Örf ve âdetler, dinî değerlerden, İslâmî kaide ve tavsiyelerden beslenirse bir geçerliliği, bir kıymeti olur. Sünnet-i seniyyeyi göz önünde bulunduran ve o istikamette şekillenen âdetler, tercihler önce Allah (cc), sonra ehl-i din nezdinde makuldur, makbuldur. Böyle olmayıp, herkesin, her kesimin kendi özel zevklerine göre, his ve heveslerin tatminine yönelik icad edilen örf ve âdetlerin herhangi bir geçerliliği ve inandırıcılığı olamaz. Moda adı altında, körü körüne taklitlerle sergilenen örf ve âdetler, ne kişiye, ne topluma vereceği hiçbir şey yoktur. Bugün örf ve âdetlerimiz itibarıyla yaşamakta olduğumuz durum hiç de iç açıcı değil. Bilhassa gençlerimizi alâkadar eden yönleriyle durum daha da vahim. En fazla yozlaşma, en çok dejenerasyon hâricî hücumlara, dış bombardımanlara daha çok maruz kalan gençlerimizde yaşanıyor. Bir çok gencin bu taarruzların farkında olmayışı da diğer acı bir gerçek. Meselâ bugün itibarıyla artık hoşumuza gitse de gitmese de, bir çoğumuzun normal karşıladığı gençlerimizin giyim-kuşam durumlarını konuşmak dahi abes karşılanıyor. Ebeveynin kendinin bir parçası saydığı evlâdına şu veya bu şekilde bir tavsiyede bulunması bir baskı, bir dayatma olarak algılanıyor. Hâl böyle olunca, his ve hevesleri galeyanda olan gençlerimiz, nefis ve hevâlarının tatmini uğruna, hiçbir sınır tanımadan sözde bu geçici hayatın tadını çıkarmaya çalışıyorlar. Bu hâlet-i ruhiye içindeki gençlerimiz biraz da dinî değerlerden bîhaber veya mânevî değerlere mesafeliyse, işte o zaman yaşantılardaki acaiplikler iyice çığırından çıkmış oluyor. Dünyevîleşme hız kazandıkça, insanlar dört elle dünyaya sarıldıkça, ebedî hayat unutuluyor, vazifeler kulak ardı ediliyor. Toplum hayatını dizayn eden, insanları birbirine yaklaştıran, Kur’ân kaynaklı, Sünnet-i Seniyye menşe’li örf ve âdetlerde tuhaflıklar, gariplikler arz-ı endâm ediyor. Bunun ilk ve belirgin örneklerini gençlerimizin giyim ve kuşamlarında görüyoruz. Artık her türlü dağınıklık, düzensizlik, karmaşıklık moda olarak algılanıyor. Saç-sakalın birbirine karışması rağbet görüyor. Eskiden perişan, pejmürde diye gördüğümüz kıyafetler, şimdi bir nev'î çağdaşlık veya modernlik olarak algılanıyor. Az da olsa bazı gençlerin takım elbise ile veya ütülü pantolon ve gömlekle gezmeleri, bir nev'î saflık veya mübareklik olarak tavsif ediliyor. Gençlerimizin giyim ve kuşamlarına karışmak ve bu yüzden onları kınamak gibi bir niyetimizin olmadığını hemen belirtmeliyim. Çünkü buna ne hakkımız var, ne de böyle bir vazifemiz... Kaldı ki böyle hoşlanmadığımız kıyafeti tercih eden gençlerimizi kınamıyoruz. İnsanları dış görünüşlerine göre değerlendirmeye tutma yanlışlığına da girmiyoruz. O beğenmediğimiz kıyafetler altında oldukça mükemmel, mütedeyyin, dinî değerlere bağlı çokça gencin bulunduğunu da biliyoruz. Ama keşke gençlerimizin bu takdire şâyân ahlâkî yapıları, dinî yaşantıdaki güzellikleri dışlarına da yansısa... Keşke dış görünümleriyle de dinin tavsiye ettiği giyim-kuşam biçimini tercih edip, çevrelerine de bu yönde örnek olabilseler; suizanlara kapı aralayacak hâl ve davranışlara fırsat vermeseler... Bunları dile getirmeme sebep, Efendimizin (asm) “Kim bir kavme benzerse, onlardan sayılır” hadis-i şerifi oldu. Efendimizin (asm) ehl-i dini bu konuda ikaz etmesinin, üzerinde ciddî mânâda düşünmeyi, örf ve âdetlerimizi gözden geçirmeyi gerektirdiğini düşünüyorum. Ayrıca, Efendimizin (asm) bu ikazlarının, yalnız gençleri değil, hepimizi alâkadar ettiğini de unutmamak gerekir. 17.05.2009 E-Posta: [email protected] |