Faruk ÇAKIR |
|
Hadise’yi seçenler, anayasayı değiştiremez |
Ülkemiz, kurtulmaya çalışsa da 12 Eylül 1980 ihtilâlinin millete zorla dayattığı ‘ihtilâl anayasası’ndan bir türlü kurtulamadı. Neredeyse her ay değiştirilmesi gündeme gelse de, istenen değişiklikler bir türlü yapılamıyor. Aslında mevcut ihtilâl anayasasını kısmen değiştirilerek yolumuza devam edemeyeceğimiz açık. Çünkü bu yol dertlere çare olabilseydi anayasanın değiştirilmesi gündeme taşınmazdı. 1982 ihtilâl anayasası yürürlüğe girdikten sonra pek çok maddesi değiştirildiği halde bu değişiklikler derde devâ olmadı. Zaten yeni ve sivil anayasa talebi de bu sebeple gündeme gelmiyor mu? Geçmişteki tartışmaları bir yana bıraksak bile, bugün devam eden tartışmaları görmezden gelemeyiz. Sivil toplum kuruluşları başta olmak üzere çok sayıda akademisyen ve politikacı mevcut ihtilâl anayasının değişmesi gerektiğini söylüyor. Garip olan, iktidar partisi de bu görüşe katıldığı halde bu yönde bir adım atmıyor. Sürekli ‘bahane’ler üretip, işi yokuşa sürüyor. ‘Uzlaşma’ya sığınıp, toplumdan gelen talepleri kulak ardı ediyorlar. Oysa aynı iktidar, yakın geçmişte ‘anayasa taslağı’ hazırlamış, bunu kamuoyuna açıklama noktasına kadar gelmişti. Gelinen noktayı özetleyen iktidar partisi sözcüleri, “5 madde dışında bu anayasanın geri kalan tüm maddelerini değiştirebiliriz” demiş. (Hürriyet, 16 Mayıs 2009) En başta bazı maddelerin değiştirilmeyeceği kabul edildiğine göre ‘yeni ve sivil bir anayasa’ ihtimali ertelenmiş olmuyor mu? Tabiî ki Türkiye’nin derdi sadece ‘anayasa’ değil. Yargıtay Onursal Başkanı Prof. Dr. Sami Selçuk, bir konuşmasında şöyle demiş: ‘’Türkiye’nin en önemli sorunlarından biri temsil sorunudur. Yüzde 10 seçim barajının bulunduğu bir yerde siz temsil sorununun olmadığını söyleyemezsiniz. Yüzde 10 seçim barajının olduğu bir ülkede insanlar istedikleri partiye oy vermezler. Türkiye 50 yılda 25 parti kapatarak rekor kırmıştır. (...) Kimse kendisini kandırmasın. Seçim Yasası ve Siyasi Partiler Yasası’nın bir an önce baştan sona değiştirilmesi gerekiyor.’’ Demek ki “Seçim Yasası ve Siyasi Partiler Yasası” da ayakbağımız... Başka? (Türkiye’de) Yargının özerkliğinden bahsetmenin mümkün olmadığını da söyleyen Selçuk, dünyanın hiç bir ülkesinde—Afrika ülkeleri dahil—’’Askeri Yargıtay’’ın olmadığını, bunun Türkiye’ye has bir durum olduğunu kaydetmiş. (AA, 16 Mayıs 2009) Demek ki, “Askeri Yargıtay” da başka bir problem. Elbette ülkemize ayak bağı olan problemleri sıralamaya kalksak sonunu getiremeyiz. Ancak bütün bu problemlerin çözümsüz olduğunu da düşünmeleyim. Çözüm yolu vardır ve çok da kolaydır: Milletin taleplerini dikkate alan, cesur yöneticilere ihtiyaç var. Sivil ve demokrat bir anayasa ancak cesur ve gerektiğinde ‘bedel ödemeyi göze alacak’ yöneticiler tarafından yapılabilir. Unutmayalım kı; şarkıcı Hadise’yi Türkiye’yi temsil etmesi için seçen ve bu yolla müstehcenliği bilerek ya da bilmeyerek teşvik edenler, o anlayışa sahip olanlar böyle köklü değişiklikleri yapamaz. Yapsa da, ya daha ‘kötü’sünü yapar ya da ‘eski’yi aratan bir anayasa yapar. Bu tehlikenin de farkına varalım. 17.05.2009 E-Posta: [email protected] |