Faruk ÇAKIR |
|
Korucular ağaç diksin! |
Farklı dinlere mensup insanların bile birbirine tahammül ettiği bir ile (Mardin) bağlı Bilge Köyünde meydana gelen katliâm, değişik değerlendirmelere vesile oluyor. Bu değerlendirmeler arasında bölgeyi iyi tanıyan Prof. Dr. Mazhar Bağlı’nın değerlendirmeleri özellikle dikkat çekici. Tesbitlerin dikkat çekici olmasının bir sebebi de Bağlı’nın Urfalı geniş bir aşiret ailesine mensup olması, Dicle Üniversitesinde çalışması ve meslek olarak da bu ‘kavga’ları araştıran bir ‘sosyolog’ olması. Bütün bu avantajlar, Bağlı’nın tesbitlerinin dikkate alınmasını gerektiriyor. Taraf’dan Neşe Düzel’in sorularını cevaplandıran Bağlı, Mazıdağı’nın Bilge Köyündeki katliâmı bir nev'î ‘soykırım’a benzeterek bu saldırının çok planlı ve karanlık bir saldırı olduğu kanaatini ifade etmiş. Katliâmın ‘toprak kavgası’ ile açıklanmasının kolay olamayacağını ifade eden Bağlı şöyle demiş: “Geçmişte toprak, kız alıp verme, töre ve namus gibi nedenler yüzünden yaşanan çatışmalarda kaç kişinin öldürüldüğünü biliyoruz. Meselâ arazi anlaşmazlığında evin erkeği öldürülür. Ailenin en prestijli kişisi öldürülür ki, karşı taraf size karşı güç kaybetsin. Toprak meselesinde kadın, çocuk herkes öldürülmez. Hatta kan dâvâlarında da şöyle bir gelenek vardır. Eğer kadınlar başörtülerini çıkarıp kavganın orta yerine bırakırlarsa, çatışma biter. Çünkü araya ‘kadın’ girmiş olur. Kısacası ne kız alıp vermede ne de arazi kavgalarında kadınlara dokunulur. (...) (Kadına) Sadece namus ihlâlinde dokunulur. Çocuklara ise hiç dokunulmaz.” (Taraf, 11 Mayıs 2009) Yıllardan beri uygulanan politikaları da eleştiren Bağlı, ‘koruculuk’la ilgili de ciddî eleştiriler getiriyor. Bölgedeki ‘kanaat önderleri’nin de hem devletin uygulamaları, hem de terör şartları sebebiyle ‘devre dışı kaldığına’ dikkat çeken Bağlı bu konuda da şöyle diyor: “Onlara gösterilen itibar kayboldu. Artık hayatın içinde toplumun dengesini elinde tutabilecek böyle önemli kanaat önderleri kalmadı. Aşiret düzeninin barış elçileriydi bunlar.” Aşiret sisteminin ve cumhuriyet sisteminin ‘insan’a bakışının aynı olduğuna dikkat çeken Bağlı, koruculuk sisteminin aileler arasında husûmete sebep olduğuna dikkat çekmiş: “Koruculuk sistemi toplumun ayarını bozdu. Bu toplumun geleneksel dönemlerden kalma iyi, kötü bir dengesi vardı. Çok sağlıklı değildi, ama aşiret sisteminin bir dengesi vardı. Devlet sürekli müdahale etmeseydi, bu sistem kendiliğinden tasfiye olacaktı. Devlet müdahale ettiği için aşiret sistemi bir türlü yok olmadı. Koruculuk sistemi yoluyla aşiretler, paralı asker haline getirildiler ve devletle birlikte hareket ettikleri için de bütün bölgede güç kazandılar.” Koruculuk sisteminin ‘sivilleşmeyi’ de engellediğini hatırlatan Bağlı, “Oysa demokrasi ve hukuk için sivil alan lâzım. Bölgenin sivilleşmesi lâzım. Ayrıca koruculuk halk arasında onur kırıcı bir konum. Devlet katında itibarlı olmak halk katında itibarlı olmak anlamına gelmiyor” demiş. Bağlı’ya göre çarelerden biri şu: “(Korucuları) Bu insanları işten çıkarmayalım. Maaşlarını ödemeye devam edelim. Bunların maaşlarının kesilmesi tehlikeli. Kesilirse, toplumun içinde birer ölüm makinesi olarak dolaşmaya devam ederler. Sadece silâhlarını ellerinden alalım ve ormancılık gibi alanlarda istihdam edelim bunları. Bunlara ağaç diktirtelim!” “Ağaç diktirtme” uygun bir teklif gibi görünüyor. Belki bu sayede geçmiş yıllarda yakılan ormanlara yeniden kavuşmak da mümkün olur, 'ağaç’ dikerse belki de bölge ekonomik olarak da kalkınır. 13.05.2009 E-Posta: [email protected] |