13 Mayıs 2009 ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET VE ŞÛRÂDIR İletişim Künye Abonelik Reklam Bugünkü YeniAsya!

Eski tarihli sayılar

Günün Karikatürü
Dergilerimiz

Süleyman KÖSMENE

İçimizdeki adavete adavet edelim


A+ | A-

Selman Bey: “Mü'minler arası bazen nükseden adavet, gerçek muhabbetin tesisini önlüyor. Adavetten kurtulmanın yolları var mıdır? Mü’minlerin hata ve kusurları, hatta kötülükleri karşısında uhuvvetimizi bozmadan nasıl bir davranış sergilemeliyiz?”

Mü'min önce kendini kınar ve mü'min kardeşini kınamaktan kendini alıkoyarsa, önemli bir adavet kapısını kapatmış olur. Şüphesiz nefsin kendisini kınayıp, başkasını serbest bırakması kolay bir reçete değildir. Nefsimize bunu kabul ettirmek her zaman pek kolay da olmayabilir. Çünkü onun tabiatında takdir edilmek, ilgi çekmek, hatasız bilinmek, kusursuz görünmek, övülmek, üste çıkmak, büyüklenmek, vb. gibi zayıf noktalar vardır. Şeytanın sevdiği noktalardır bunlar. Hatta şeytan kendisi de bu noktalarda zayıftır; bu zaafiyetine yenik düşmüştür de, secde emrine onun için isyan etmiştir. Şimdi de bizimle uğraşıyor. Zayıf noktalarımızın birinden veya bir kaçından her gün giriyor ve bizi her zaman yenik düşürmeye çalışıyor. Bu açıdan aslında hepimizin birbirimize hep hayır duâya ihtiyacımız var.

Bir kardeşimizde bir eksiklik görmeyelim; hemen —kendi içimizde de olsa— kendimizi kâmil ve eksiksiz, onu nakıs ve kusurlu ilân ederiz. Ama nefsin bu aşağılık duygusu karşısında kalbimizde azıcık feraset varsa, kalbimiz nefsimizi dinlemez, bu halden Allah’a sığınır, tövbe eder, istiğfar eder. Esas olan da bunu sağlamak ve kalbe bu sâlih ameli işletmektir. Çünkü kalbin her Allah’a ilticası a’lây-ı illiyyîn’e doğru, Allah katında yükseklere doğru bir basamaktır, her istiğfarı bir yükseliştir. Neticede aslında kalp basiretli olursa, nefsin her hâli Allah’ın izniyle kendi lehine dönebilmektedir.

Bediüzzaman’a göre eğer adavet edeceksek, içimizdeki adavete adavet etmeliyiz. İçimizdeki—şeytanın durmadan ektiği—adavet tohumlarını daha çimlenmeden kurutmalıyız. Ölünceye kadar savaşımız budur bizim. Çünkü adavet en başta kendimize cinayettir. Adavetin bir de haset kolu var ki, biri atom bombası ise diğeri hidrojen bombası gibi kalp ocağımıza düşer ve orada faydalı ne varsa yakar, bitirir. Haset ettiğimiz kişiye ise zararı ya hiç yoktur, ya çok azdır. En azından hasetle bize gelen zarar, haset ettiğimiz kişiye asla gelmez.

“Mü’minler ancak kardeştirler; kardeşlerinizin arasını ıslâh ediniz.”1, “Kötülüğe iyiliğin en güzeliyle karşılık ver. Bir de bakarsın ki, aranızda düşmanlık bulunan kimse candan bir dost oluvermiştir.”2 ve “Onlar bollukta ve darlıkta bağışta bulunurlar, öfkelerini yutarlar ve insanların kusurlarını affederler. Allah iyilik yapanları sever”3 âyetlerini uhuvvet ana başlığı altında tefsir eden Said Nursî Hazretleri, mü’minin mü’mine üç günden fazla küsmesini yasaklayan hadîse de atıfta bulunarak, mü’mine hatâlarından, kusurlarından ve kötülüklerinden dolayı kesinlikle adavet duyulmaması gerektiğini, bilâkis acınması ve affedilmesi gerektiğini kaydeder.

Üstad Bedîüzzaman Hazretlerine göre, mü’minden gördüğümüz bir kötü muamelede hemen mü’mine küsmek ve yüklenmek haksızlık olur. Zira bu tür muamelede, başka pay sahipleri de vardır. Meselâ, bu fenalığın dörtte biri kadere aittir. Yani sana gelen fenalıkta kaderin bir hissesi vardır. Bu hisseyi bir ayırmalıyız. Kaderin hissesinden dolayı mü’mine adavet etmemeliyiz; en azından kaderin hissesini çıkararak, mü’mine duyacağımız adaveti dörtte üçe indirmeliyiz.

Sonra bu fenalıkta nefis ve şeytanın da bir payı vardır. Fenalık sahibi mü’min, nihayet nefis ve şeytanına mağlûp olmuştur. Bu durumda ise, mü’mine adavet edilmemeli, bilâkis acınmalıdır. Çünkü bize gelen cüz’î fenalığa bedel; o mü’min nefis ve şeytana mağlûbiyet gibi zaten acı ve vahim bir zillete kurban olmuştur. Bu pay da çıkarılırsa, mü’mine duyacağımız adavet yarıya inmiş olur.

Sonra o fenalıkta bir pay da bizim kendi nefsimize vermek lâzımdır. Yani o fenalığın, mü’min kardeşimizin eliyle bizim üzerimize gelmesinde, biz de sorumluluk sahibiyizdir. Bizim de kusurlarımız söz konusu olmuştur. Meselâ kendimizi koruyabilecek imkânlarımız varken, belâyı üstümüze tahrik etmişizdir. Veya belâdan korunmamışız, gerekli tedbirleri almamışız, âdeta belâyı dâvet etmişizdir. Bu durumda, bu pay da çıkarılmalı ve mü’mine duyacağımız adavet dörtte bire indirilmelidir.

Fenalığın sadece son dörtte bir payının hasma, yani düşman saydığımız kimseye, yani kötülük gördüğümüz mü’mine verilmesi gerektiğini beyan eden Üstad Bedîüzzaman Hazretleri, böyle dörtte birlik pay sahibi birisine de adavet duyulmasını hem haksızlık, hem de insafsızlık telâkki eder. Çünkü bu durumda da Cenâb-ı Hak öfkeleri yutmayı ve affetmeyi tavsiye etmiştir. Yani dörtte birlik pay sahibi olan hasmımız, Allah’ın emriyle, muhakkak affedilmelidir.

Üstelik hasım bildiğimiz kişiyi, yani kötülük gördüğümüz mü’mini mağlûp edecek en selâmetli; zulme ve zarara uğramaktan da en çabuk kurtulma yo-lunun kin, nefret ve adavet yerine affetmek, bağışlamak ve âlicenaplıkla mukabele etmek olduğu açıktır.4

Netice itibariyle garazsız, bedelsiz, kayıtsız, şartsız ve mutlak uhuvvet için nefsimizi ikna etmek yine bize düşmektedir.

DİPNOTLAR:

1. Hucûrât Sûresi, 49/10, 2. Fussilet Sûresi, 41/34, 3. Âl-i İmrân Sûresi, 3/134, 4. Mektûbât, S. 253-256.

13.05.2009

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (12.05.2009) - Sehiv secdesi

  (11.05.2009) - Adalet, merhamet ve sabır üzerine

  (10.05.2009) - Anne bir güne sığmaz

  (09.05.2009) - Müceddidlik kurumu üzerine

  (08.05.2009) - İletişimde nezaket üslûbu

  (07.05.2009) - Cennet ve cehennem şu an mevcuttur

  (05.05.2009) - Cennet Allah'ın lütfu iledir

  (04.05.2009) - Fitne üzerine

  (02.05.2009) - Sirâcunnur üzerine

  (01.05.2009) - Allah'ın anıldığı topluluklar

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdullah ERAÇIKBAŞ

  Ahmet ARICAN

  Ahmet DURSUN

  Ahmet ÖZDEMİR

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Atike ÖZER

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Elmira AKHMETOVA

  Fahri UTKAN

  Faruk ÇAKIR

  Fatma Nur ZENGİN

  Gökçe OK

  Gültekin AVCI

  H. Hüseyin KEMAL

  H. İbrahim CAN

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Kadir AKBAŞ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Mehtap YILDIRIM

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Osman GÖKMEN

  Osman ZENGİN

  Raşit YÜCEL

  Recep TAŞCI

  Rifat OKYAY

  Robert MİRANDA

  Ruhan ASYA

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet BAYRİ

  Saadet TOPUZ

  Said HAFIZOĞLU

  Sami CEBECİ

  Selim GÜNDÜZALP

  Semra ULAŞ

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Umut YAVUZ

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Ümit KIZILTEPE

  İbrahim KAYGUSUZ

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT

Hava Durumu
Yeni Asya Gazetesi, Yeni Asya Medya Grubu Yayın Organıdır.
Kurumsal Linkler: Risale-i Nur Kongresi - Bediüzzaman Haftası - Risale-i Nur Enstitüsü - Yeni Asya Vakfı - Demokrasi100 - Yeni Asya Gazetesi - YASEM - Bizim Radyo
Sentez Haber - Yeni Asya Neşriyat - Yeni Asya Takvim - Köprü Dergisi - Bizim Aile - Can Kardeş - Genç Yaklaşım - Yeni Asya 40. Yıl
Reklam Linkleri: Risale Yorum- Risale Çocuk- Oktay Usta - Euro Nur - Fıkıh İnfo- Ahmet Maranki- Cevşen - Yeni Asya Barla - Makdis