Faruk ÇAKIR |
|
Müstehcenliğin teşvik edilmesine hayır! |
Bazı hâdiseler vardır ki, bunların yapıldığı duyulduğunda ya da görüldüğünde “Bunu yapanlar çıldırmış olmalı” denilir. Ülkemizde de, duyanların şaşıp kaldığı bu türden çok hadiseler yaşanıyor. Bu hadiselerden biri de “Eurovision Şarkı Yarışması”nda Türkiye’yi temsil eden “şarkıcı Hadise” meselesidir. Maalesef ve maalesef, bazı safdiller; bu hadisenin Türkiye’nin tanıtılmasına vesile olacağından bahisle şarkıcı Hadise’yi alkışlıyor. Neymiş, ülkemizi temsil ediyormuş da, keşke kazansa imiş de, bu yolla ülkemizin reklâmı yapılıyormuş da vs., vs. Hadiseye farklı pencerelerden bakanlar olabilir, ama şahsen bu konuya ‘müstehcenlik’ hadisesi olarak bakıyor ve böyle bir ‘figür’e Türkiye’yi temsil ettirmeyi millete hakaret addediyorum. Ve bu figüre bu görevi verenleri de kınıyorum. “Sabah-ı şerifleriniz hayırlı olsun, yarışmanın finali yapılıyor, tepki için geç kalmadınız mı?” diyenlerin de hakkı var. Ama bilhassa Hadise’nin ‘kazandığı başarı’ bahane edilerek artan ‘müstehcen yayın’ları görünce ve bu tuzağa bazı ‘bizim haber siteleri’nin de âlet olduğuna şahit olunca hadiseye ilgisiz kalamadık. Velev ki bu ‘müstehcen figür’ Türkiye’ye birincilik getirse millet nazarında bir kıymet-i harbiyesi olmaz ve olmamalı. Çok değil 10 ya da 20 yıl önce böyle bir ‘figür’ü Türkiye’yi idare edenler ‘temsilci’ olarak seçmiş olsaydı muhtemelen yer yerinden oynar, sivil toplum kuruluşları ve ‘hamiyetli insanlar’ her vesile ile tepki gösterirdi. Fakat asıl şimdi tepki gösterilmesi gerekirken, hadise ‘normal’ karşılanıyor ve baştan sona müstehcenliğin cisimleşmiş hâli olan bu ‘figür’ alkışlanıyor... Türkiye’yi bu hallere düşüren ve değerleri aşındıranlar her halde ilk ‘sandık’ta millete hesap vermek durumunda kalacaklar. İlgili yarışma Türkiye kamuoyunda ‘çok önemli’ addedilse de ‘uzman’lar aynı kanaatte değil. Meselâ, Eurovision şarkı yarışmasının “en ünlü gâlibi” olarak anılan İsveçli Abba grubunun üyesi Benny Andersson, şarkı yarışmasını izlemekten vazgeçtiğini, çünkü müzik adına hiçbir şey olmadığını söylemiş. “Artık Eurovision’u izlemiyorum, çok büyüdü” diyen ünlü şarkı sözü yazarı, 1974’te kazandıklarında bu yarışmanın şimdikinden daha küçük ölçekli, belki 50’ler ve 60’lardan biraz daha anlamlı olduğunu, ama ondan sonra anlamını yitirmeye başladığını söylemiş. (Sabah, 14 Mayıs 2009) Tabiî ki hadisenin ‘müzik’ yönü bizi doğrudan ilgilendirmez; ama bu yarışma vesilesiyle ‘müstehcenliğe tiraj kazandırılması’ çok yanlış, çok kötü, çok yakışıksız bir durum. Böyle ‘figür’lerin gençliğe ‘örnek’ gibi sunulması da ağır bir vebal sebebidir. “Türkiye’yi idare edenler”in bu konuları gündemlerine almaması, “reklâm olsun da nasıl olursa olsun” şeklinde düşünmesi, doğrudan ya da dolaylı olarak “müstehcenliği ve müstehcen figürleri” teşvik etmesi, Müslüman milletimize ağır bir hakaret olarak algılanmalı. Yarışmalar, müstehcenliğe âlet edilmesin... 15.05.2009 E-Posta: [email protected] |