Süleyman KÖSMENE |
|
Vasiyetinizi yaptınız mı? |
Sarı rumuzlu okuyucumuz: “ İslâm’da vasiyetin hükmü nedir? Müslüman’ın vasiyet hususunda ne yapması gerekir? Maide Sûresinin 106, 107 ve 108. âyetlerini açıklar mısınız?” Peygamber Efendimiz (asm) döneminde Müslüman bir tacir olan Büdeyl ile iki Hıristiyan tâcir ticâret için Şam’a gitmişlerdi. Büdeyl, ticaret esnasında hastalandı. Ölüm vakti geldiğinde de, nesi var, nesi yoksa bir kâğıda yazdı ve mallarını ailesine teslim edivermelerini Hıristiyan arkadaşlarına vasiyet etti. Ardından öldü. Fakat vasiyetini arkadaşlarına açıkça bildirmemiş; gizlice kumaşlarının arasına koymuştu. Arkadaşları Medine’ye döndükleri zaman Büdeyl’in malından üç yüz miskal altın ile bir gümüş kaba el koyarak, geri kalan mallarını ailesine teslim ettiler. Büdeyl’in ev halkı da kumaşların arasında yazılı vasiyet kâğıdını ve mallarının tam listesini buldular. Büdeyl’in arkadaşlarından dâvâcı oldular. Büdeyl’in arkadaşları ise, Büdeyl’den ne kaldıysa teslim ettiklerini, Büdeyl’den kendilerinde başka mal kalmadığını iddiâ ettiler. Mâide Sûresinin 106, 107 ve 108. âyetleri bu olay üzerine nazil olmuştur. 106. âyet, vasiyetler için mümkünse Müslüman, mümkün değilse gayr-i Müslim de olsa iki şahit bulundurmayı hüküm altına almıştır. Vasiyet, bize ölüm belirtileri geldiğinde, yapmak isteyip yapamadığımız işlerin yapılmasını veya takip edilmesini, hayatta olan kimselerden rica etmektir. Üzerimizdeki kul hakkının ve Allah hakkının ödenebilir kısmının, bıraktığımız malın üçte biriyle ödenmesini vasiyet etmemiz vaciptir. Bıraktığımız malın üçte biri ile yerine getirilebildiği sürece, vasiyetimizi yerine getirmek varislerimiz üzerine de vaciptir. Eğer vasiyetimiz, malımızın üçte biri ile yerine getirilemiyorsa, vasiyetimizi yerine getirmek varislerimiz üzerine vacip olmaz. Yerine getirirlerse iyi olur. Fakat maddî imkânları yoksa, bizim vasiyetimizi yerine getirmeye zorlanamazlar. Üzerimizde, hesabı sorulacak olan iki türlü hak vardır: a- Kul hakkı. b- Allah hakkı. a) Kul hakkı: İnsanlarla ilişkilerimizden doğan haklardır. Allah’ın huzuruna kul hakkı ile gitmemeliyiz. Varsa borçlarımızın ödenmesini muhakkak vasiyet etmeliyiz. Varislerimiz vasiyetimizi malımızın üçte birini kullanarak yerine getirmekle mükelleftirler. Eğer malımızın üçte biri borçlarımızı ödemiyorsa, varislerimiz, malımızın geri kalanından takviye yapar ve kul hakkını üzerimizden kaldırırlar. b) Allah hakkı: Zimmetimizde vasiyet konusu yapmamız gereken Allah hakkı şunlardır: 1- Oruç borcu: Hastalık sebebiyle zamanında tutamadığımız, fakat iyileşmediğimiz için sonradan kazâ da yapmadığımız oruç borcumuz için eğer kendimiz fidye ödememişsek, fidyemizin ödenmesini vasiyet edebiliriz. Mîrasçılarımıza ne kadar oruç borcumuz olduğu konusunda bilgi vermeli ve borcumuz olan oruçların fidyesinin ödenmesini vasiyet etmeliyiz. Fakat kendi elimizle fidye ödeme imkânımız olursa, oruç fidyemizi vasiyet konusu yapmadan kendi ellerimizle ödememiz şüphesiz daha efdaldir. Eğer kendi ellerimizle fidye ödeme imkânı bulamamış isek, vasiyet ettiğimizde de, mîras olarak bıraktığımız malımızın üçte birisi fidyemizi ödemeye yeterli değil ise, İnşallah Cenâb-ı Hakk’ın Ğafûr ve Rahîm isimleri imdadımızda olacaktır. O zaman Cenâb-ı Hak’tan (iskat ve devir gibi işlemlere gerek kalmadan) doğrudan bağışlanma ve af talep edeceğiz. 2- Zekât borcu: Çeşitli problemler sebebiyle zamanında ve elimizle ödeme imkânı bulamadığımız zekâtımızın, mirasımızdan ödenmesini vasiyet etmemiz vaciptir. 3- Hac borcu: Eğer maddî olarak muktedir olduğumuz halde hastalık sebebiyle hacca gidememişsek, birisini göndermeye de fırsat bulamamışsak, güvenilir birisinin bizim için hacca gönderilmesini vasiyet etmemiz vacip olur. Varislerimiz bu vasiyetimiz için mirasımızın üçte birini kullanır. 4- Yemin borcu: Hayatımız boyunca bozduğumuz yeminlerimiz için ödememiz gereken kefâret miktarını eğer kendi ellerimizle ödememişsek, malımızın üçte biriyle ödenmesini vasiyet etmemiz vaciptir. 5- Kurban borcu: Kurban Bayramına yetişen bir kurban mükellefi, eğer kurban kesmeden vefat ederse, kurban bayramı çıkmadan kendisi için kurban kesilmesini vasiyet eder. Varisler, bu vasiyet için bıraktığımız mirasın üçte birini kullanır. 6- Namaz borcu için fidye ödenmediğinden, vasiyet söz konusu değildir. Eğer mirasın üçte birisi ile bu haklar ödenebiliyorsa, ölen kişinin vasiyeti de varsa, mirasçıların yapacakları öncelikli iş, mirası paylaşmadan, bu vasiyeti yerine getirmek olmalıdır. Bu vasiyetleri gerçek harcamalarla yerine getirmeden, ıskat ve devir gibi işlemlerle hiçbir Allah borcunu düşürme imkânı yoktur. Fakat fakir için tövbe ve istiğfar ile, af ve bağışlanma talebi ile Allah borcunu düşürme kapısı açıktır. Hakkı ve kul hakkının dışında vasiyet yapmak kendi tercihimize bağlıdır ve vacip değildir. Kabrimizin nerede olacağı, namazımızı kimin kıldıracağı, cenâzemizi kimin yıkayacağı, torunumuza kendi adımızın konulması, vs. gibi konularda vasiyet yapmak vacip olmamakla berâber, bir sakıncası da yoktur. Konusu günah olmayan vasiyetlerimiz mirasçılarımız tarafından yerine getirilirse iyi olur. Fakat falan adamı öldüreceksin, kanımızı yerde bırakmayacaksın, falan adamla konuşmayacaksın, vs gibi konusu günah olacak şekilde vasiyet yapmak, veya böyle vasiyetlere uymak câiz değildir. 15.05.2009 E-Posta: [email protected] |