Mehmet KARA |
|
Yapan da, teşebbüs eden de yargılanmalı |
Türkiye’de yeni anayasa çalışmaları gündemde iken, darbecilerin yargılanmasını önleyen anayasanın geçici 15. maddesinin kaldırılıp yargılanma yolunun açılması da tartışılıyordu. Ancak yeni anayasa rafa kaldırıldığı için bu konu da unutuldu. Devam eden Ergenekon soruşturması “mevcut hükümeti yıkmak ve darbeye teşebbüs etmek”ten yürütülüyor. Diğer taraftan ise darbe yapanlar yargılanamıyor. “Yargılansın” diyen savcılar meslekten atılıyor. Geçtiğimiz günlerde “darbeye teşebbüs edenlerin yargılandığı halde darbe yapanların yargılanamadığı” garabetini anlamak amacıyla 12 Eylül darbesini yapan “Kenan Evren yargılansın” dediği için görevinden atılan eski cumhuriyet savcısı Sacit Kayasu, MAZLUMDER Genel Merkezinde dernek başkanı Ömer Faruk Gergerlioğlu ile birlikte toplantı düzenlediler. Kayasu öncelikle “Kenan Evren yargılansın” dediği için takipsizlik kararı verilmesinin yanlışlığını vurguluyor. “12 Eylül yargılanamaz, Çünkü anayasanın geçici 15. maddesi var” diyenlerin yanılgı içinde olduğunu söylüyor. Zaman aşımının 13 Eylül 2010’da dolacağını, bunun için hazırladığı iddianamenin şu anda geçerli olduğunu söylerken, geçici maddenin de bu yüzden kaldırılmadığını ve zaman aşımının dolduğu günden itibaren de kaldırılabileceğini vurguluyor. Kayasu, kendisinin hem teşebbüsten, hem de darbe yapmaktan, yani iki suçtan iddianame hazırladığını söylerken, kaldı ki ihtilâl olduğunda geçici 15. maddenin olmadığını, 3 ay sonra bu maddenin getirildiğini bildiriyor ve “Doğmamış çocuk suç işleyemez” diye bu görüşünü destekliyor. Darbeye teşebbüs edenlerin yargılanması ile birlikte, darbe yapanların da yargılanması gerektiğini ifade ederken çarpıcı bir misal veriyor. Meselenin iyi anlaşılabilmesi için anlattığı misal şöyle. “Darbeyi yapanlar yargılanamıyor, teşebbüs edenler yargılanıyor. Bu şuna benziyor. Falan kişi bir adamı öldürüyor, öldüreni yargılamıyorsunuz, ama teşebbüs edeni yargılıyorsunuz. Böyle bir şey olabilir mi? Hem teşebbüs eden, hem de öldüren yargılanmalıdır…” İddianamesi dolayısıyla ile Savcılık görevinden alınmasının AİHM’de Türkiye’nin tazminat cezası ödemek zorunda bırakılmasına sebep olduğunu, ancak böyle önemli bir kararın basında yer almamasından yakınıyor Kayasu. “Yeşil öldü mü, ölmedi mi? Günlerdir çarşaf çarşaf yayınlanıyor. Türkiye’nin meselesi olan bu konular gündeme gelmiyor. Meselelerin magazin boyutu daha çok ön plana çıkartılıyor. Halbuki AİHM 35 sayfalık kararını açıkladı. Bu kararında “Hem savcı, hem de vatandaş darbeciler yargılansın’ diye dilekçe verebilir. Cezalar haksızdır ve kaldırılması gerekir” yönünde karar verdi. İhlâller konusunu ve demokrasi vurgusunu sık sık dile getiren Yeni Asya’yı bundan ayrı tuttuğunu da özellikle vurguluyor. 12 Eylül ihtilâlinden 3.5 milyondan fazla insanın etkilendiğini, 100 binlerce insanın işkence gördüğünü anlatırken, “Darbeciler yargılansın” demenin ordu düşmanlığı olmadığını üstüne basa basa söylüyor Kayasu. “Bunları ben içime sindiremiyorum, herkes nasıl sindiriyor?” diye soruyor. AİHM’in bu kararından sonra Adalet Bakanlığına dilekçe vererek “savcılığa geri dönmek istediğini” söylüyor, görevine geri döneceğinden de son derece emin gözüküyor. MAZLUMDER Genel Başkanı Ömer Faruk Gergerlioğlu ise “Darbe suçu mahkûm edilmeli, darbeciler yargılanmalıdır” derken hazırlayıp Adalet Bakanlığına sundukları bir yasa değişikliği teklifini söylüyor. Yargı camiasında, muvazzaf askerlerin darbe girişimlerine ilişkin soruşturma ve yargılamaların sivil değil, askerî yargı mercilerince yapılması gerektiğine dair bir düşünce ve uygulamanın ağırlık kazanmaya başladığına dikkat çeken Gergerlioğlu, bunun örneklerinin geçtiğimiz dönemlerde bazı soruşturma ve dâvâlarda görüldüğünü söylüyor. Ve bu tekliflerinin bunun önüne geçeceğini düşünüyor. CMK 250. maddesinin uygulanmasından kaynaklanan bazı sorunların aşılabilmesi için bu kanunun değişmesi gerektiğini söylüyor. Hem Kayasu, hem de Gergerlioğlu, Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın “Bu ülkede insanlar ne kadar akılsız olmalı ki bunca darbe yaşandıktan sonra ve biraz önce sevgili Rojin söyledi; bir darbeci generale dünyanın başka ülkesinde katil muamelesi yapılırken, ülkemizde ressam-sanatçı muamelesi yapıldığını yaşadık biz. Başka ülkelerde yargıdan kurtulmak için bunak rolünü yaptılar, bizim ülkemizde hâlâ alkışlanabiliyorlar. Bununla Türkiye kendi içinde, yüreğinde mutlaka hesaplaşmalıdır” sözünü hatırlatırken, devletin icra makamında bulunanların bunu gündeme getirip halletmesi gereğini dile getiriyorlar. Konuşmalardan çıkardığımız özet şu: Türkiye darbelerle, darbecilerle hesaplaşmadığı sürece tam mânâsıyla bir demokrasiye kavuşamayacaktır. Bu hesaplaşma da demokrasi ve hukuk çerçevesinde yapılmalıdır. Son yıllarda ortaya çıkan gelişmelere bakıldığında da milletin egemenliğine, millî iradeye ve demokrasiye inanan herkesin demokrasiye darbe vuran girişimler karşısında net bir şekilde tavırlarını ortaya koyması gerektiğini ortaya koyuyor… 17.05.2009 E-Posta: [email protected] |