Halil USLU |
|
Gözlerimi açtığım diyar |
Hollanda ve şehirleri, Denizli, İzmir, Kırşehir ve Akpınar derken, kendimizi gözlerimizi dünyaya açtığımız aziz serhat şehri Van’da bulduk. Akrabalarımızdan ve gönül erbaplarından çok kişiler ebedî âleme vuslat ediyor, hepsine birden vâsıl olmak, oralara uzanmak manen mümkün olsa da maddeden mümkün olmuyor. Ancak bazı konferans, seminer veya TV konuşma dâvetleriyle kendimi orada buluyor ve eksik kalan ve üstümüzde hukukları bulunanların mekânlarında ve zeminlerinde ya konuşuyor veya Fatihalar okuyuruz. Van’ın cengâver evlâtlarından Süleyman Çelebi ve “Haberde Van” gazetesi, Hz. Peygamber Efendimizin (asm) doğumunun 1438. yılı ve Hz. Bediüzzaman’ın da vefatının 49. sene-i devriyeleri münasebetiyle Van merkezinde halka açık bir konferans ve bir çok okulda seminer vermemi ve TV’lerde konuşmamı talep ettiler. Bu dâvete icabet ederek birkaç yıldır gidemediğim ve akrabalarımı göremediğim aziz diyara hasret ve iştiyakla vasıl olduk. Üstümüze düşeni ve bizlerden isteneni büyük bir şevk ve inançla deruhte ettik. Tarihî Van şehrini birkaç satır ve makaleye sığdırmak mümkün değil. O kadar hatıralar ve o kadar tarihin şeref levhaları var ki, kimi yazacaz? Kimi anlatacağız? 1900-1914 ve 1920-1927’de Van’da görev yapan Hz. Bediüzzaman’ı, hem talebesi, hem de kardeşi mühim bir âlim Abdülmecid Ünlükul’u mu? Seydâ Bediüzzaman’ın 17 yaşında talebesi olmuş, uzun yıllar hizmetinde bulunmuş, nurlara çok hizmet etmiş ve 1984’te vefat etmiş Molla Hamid Ekinci’yi mi? Şeyh Masum, Hasan Efendi, Molla Resûl, Molla Haydar, Molla Yusuf Efendileri mi? Evlâd-ı Resûl, şarkın meşhur müderrislerinden icazet almış ve 25 yıl Van müftülüğü yapmış Mehmed Kasım Arvâsî’yi mi? 5 sene Van’da vaizlik ve müftülük yapmış, Abdülmecid Nursî’den ders almış, şeyh Reşid Güleşer’i mi? Müdürlükten emekli olmuş, eski Van Müftüsü Şeyh Masum’un oğlu, Abdülbâki Arvasî’yi mi? Bediüzzaman’ın silâh arkadaşı merhum Ali Çavuşlarımı ve yine aşiret reisi Emin Çayırlı’yı mı anlatacağız? Yoksa yılların demokrat çınarı ve Hz. Bediüzzaman’la eline birlikte kelepçe vurulan merhum Kinyas Kartal’ı mı bahsedeceğiz? Hacı Nuh efendiyi mi yazacağız? Yoksa Molla Münevver’i, merhum babamı, Hamid ve Erol Kuralkan’ı, Ali Uçar’ı, Nizam Apaydın’ı ve Kemal Yurtbayları mı? Yoksa hazin hatıralarla dolu Harb-i Umûmi’yi mi, Van’ı, Bitlis’i, Arvas’ı, Müküs’ü, Nurs’u, Horhor Medresesini, Van Kalasını, Erek Dağını, rakım 3650 olan Başet başını ve yaylamızı mı, meşhur ve manidar Akdamar adasını mı anlatacağız? Hangisini yazacağız? Hepsi birer destan ve man- zume… Kalb-i derunumda ma’kes bulan bu aziz zatların kısm-ı azamıyla “lillah için” hizmetin aşkıyla görüşmüş ve elimden geldiği kadar kaleme almış, hem de başkalarına yazsınlar diye göndermişimdir. Bu itibarla ve bu duygular içinde, konferans konumuz olan “Peygamberimizden (asm) çağımıza müjdeler” başlıklı konferansı Zümrüt konferans salonunu hıncahınç dolduran yüzlerce bay ve bayan kişiye verdik. Alkışlar, gözyaşları, millî birlik ve kardeşlik kucaklaşmaları ve ardı ardına verilen plâketler birbirini takip etti. Haftanın diğer günlerinde, Merkür TV’de Hz. Peygamber (asm) ve Bediüzzaman Hazretleriyle ilgili olarak Felemes Hoca ile canlı mülâkat, Munci İnci Bilişim ve Denizcilik Lisesi’nde “4207 sayılı yasa mucibince zararlı alışkanlıklar” başlıklı kız ve erkek lise öğrencilerine verdiğimiz konferans, mahallî Van Bölge gazetesi ve Haberde Van gazetesinde makaleler neşretmek, çeşitli sivil toplum kuruluşlarını ve bazı resmî zevatı ziyaret ve bir çok taziyetlere katılarak noktayı koyduk. Emeği geçen başta Ramazan Çelik, gazeteci Süleyman Çelebi ve eğitimci İsmail Öngel kardeşlerime ve isimlerini makaleme sığdıramadığım bütün can dostlarına ve konferansımıza tâ uzaklardan gelen bay ve bayanlara ve bütün STK’lara binler tebrik ve teşekkürler. 29.05.2009 E-Posta: [email protected] |