M. Latif SALİHOĞLU |
|
Tarihe gömülen Bizans (2) |
Tarih boyunca değişik hanedanlar tarafından idare edilmiş olan Bizans İmparatorluğu, 1261'den itibaren Paleologlar'ın eline geçti. İstanbul, 1204'te Latinler tarafından işgal edilince İznik'e kaçan burada geçici bir devlet kuran Paleologlar, İmparator VIII. Mikhail Palaiologos liderliğinde teşkil edilen büyük bir orduyla gelip eski başkentlerini geri aldılar. Bizans hükümetleri, bu tarihten sonra Anadolu'dan ziyade Avrupa'ya yöneldiler. Kaybettikleri eski topraklarını geri almaya başladılar. Bu sebeple, küçüklü–büyüklü Haçlı kuvvetleriyle çarpışmak zorunda kaldılar. Genelde de başarılı oldular ve Bizans'ı yeniden canlandırma noktasına getirdiler. Anadolu tarafında ise, Bizans devletinin günden güne gerilediği görülmekte. Önce Selçuklular, ardından da Osmanlılar karşısında sürekli mevzi kaybeden Bizans, zaman içinde Rumeli topraklarının da Osmanlı'nın eline geçmesiyle, bir nevî çember içine alınmış oldu. 1400'lü yılların başlarına gelindiğinde, Bizans'ın elinde İstanbul'un Avrupa yakasından ve irili–ufaklı birkaç adadan başka toprağı ve hakimiyet sahası kalmamıştı. Bizans'ı çepeçevre kuşatan Osmanlı hakimiyeti, Avrupa'daki Haçlı dünyasını endişelendirmiş ve onları bu kez Bizans'ı kurtarmak, hiç olmazsa Müslümanların eline geçmemesi için harekete geçirmişti. 1453'teki fetihten evvel, Osmanlı ve Haçlı orduları arasında tehlikeli temaslar yaşandı. Karşılıklı bazı manevralar yaşandı. Ancak, yine de büyük kayıplara sebebiyet verecek sıcak çatışmalara girilmedi. Haçlı kuvvetlerinin ağırlığını, ciddiyet ve hassasiyetini bu sûretle tartma şansını yakalayan Sultan II. Mehmed, nihaî fethe doğru giden faaliyetlere hız verdi. Kuşatma ve fetih stratejisini ona göre belirleyip planladı. Bazı hususları sır gibi saklamakla birlikte, harp divanındaki müzakereleri de hiç ihmal etmedi. Hemen her safhadaki gelişmeleri yakın kurmaylarıyla paylaşarak fetih harekâtını sevk ve idare etti. Bütün bu hazırlıklara ve akıllara durgunluk veren teknik, taktik ve stratejik çalışmalara rağmen, müstahkem surlar ve derin su kanallarıyla korunan İstanbul'un fethi kolay bir iş değildi. Ancak, Sultan Fatih de zor olana hayatını adadı ve bu sâyede Hz. Peygamber'in (asm) müjdesini tahakkuk ettirmeye muvaffak oldu. Bu bahsi, söz konusu sahih rivâyetin meâliyle bitirelim: "Konstantiniyye (İstanbul) elbette fetholunacaktır. Onu fetheden kumandan ne güzel kumandan, onu fetheden asker ne güzel askerdir."
Tarihin yorumu Malta sürgünleri İstanbul'da tutuklu bulunan İttihat–Terakki mensubu yaklaşık 70 kişilik bir grup, Malta adasına gönderildi. (28 Mayıs 1919) İtalya'nın güneyinde yer alan ve bugün küçük bir ada ülkesi olan Malta, o tarihlerde bir İngiliz sömürgesi durumundaydı. İngilizler, İstanbul'u işgal ettikten sonra, kendilerine muhalif gördükleri mevki ve kabiliyet sahibi hemen herkesi fişleyerek takibe aldılar. Bir kısmını da hükümetin marifetiyle tutuklama cihetine gittiler. Tutuklananların çoğunluğunu İngiliz muhalifi ve "savaş suçlusu" olarak addedilen eski İttihatçılar teşkil ediyordu. Ancak, en az İttihatçıların toplamı kadar başka fikirden kimseler de vardı, tutuklananlar arasında. Böylelikle, Malta sürgünlerinin sayısı çoğaldı ve yekûnu 150'ye vasıl oldu. 1919'un 28 Mayıs'ında başlayan tutuklama ve sürgünler, 1920'nin Kasım ayı sonlarına kadar devam etti. Sürgünlerin serbest bırakılmasına ise, ancak 23 Ekim 1921'de başlanabildi. Aslında, Malta sürgünlerini bu tarihte serbest bırakmaya da İngilizlerin niyeti yoktu. Ancak, Anadolu'yu işgal etmekle meşgul bazı askerlerinin de Millî Kuvvetler tarafından esir edilmesi, İngilizleri hiç istemedikleri bir noktaya sürüklemiş oldu. Ankara hükümetiyle bir anlaşma/uzlaşma eğilimine giren İngiltere, 23 Ekim 1921 tarihi itibariyle elindeki sürgünleri Anadolu'daki esirlerle takas etmeye razı oldu. Takas işlemi, aylarca devam etti. Malta'ya sürgün edilen meşhûr İttihatçılardan bazılarının ismi şöyle: * Ali Fethi Okyar (Mebus, Eski Dahiliye Nazırı; M. Kemal'in en yakın adamlarından.) * İsmail Canbulat (Eski Dahiliye Nazırı; 1926'da İzmir Sûikasti bahanesiyle yargılanarak idam edildi. ) * M. Şükrü Bleda (Burdur mebusu, İttihat–Terakki Genel Sekreteri) * Şükrü Kaya (Mülkiye Müfettişi; Cumhuriyet döneminde İçişleri Bakanı.) * Said Halim Paşa (Eski Sadrâzam; Türkiye'ye dönmeyenlerden.) * Ziya Gökalp (Ergani mebusu, üniversite hocası; M. Kemal'in "fikrimin atası" dediği Kürt asıllı Türkçü.) * Kara Vasıf (M. Kemal'in has adamı; sonradan Tevhid–i Tedrisatçı bakan.) * * * Maltaya sürgün edilen meşhûr olmuş diğer bazı isimler ise şunlar: * Ürgüplü Mustafa Hayri Efendi (Şeyhülislâm; eski başbakanlardan Suat Hayri Ürgüplü'nün babası.) * Ahmet Ağaoğlu (Afyonkarahisar mebusu, Darülfünûn hocası, yazar.) * Rauf Orbay (Eski Bahriye Nazırı, Sivas mebusu; bilâhare Başbakan ve TCF'nin kurucularından.) * Cevat Çobanlı (Komutan; Çanakkale ve İstiklâl Harbi kahramanlarından.) * Süleyman Nazif (Eski Musul ve Bağdat valisi, şair–yazar; 16 Mart 1920'deki kanlı işgal sebebiyle kaleme alınan "Kara bir gün" başlıklı makalenin yazarı.) 28.05.2009 E-Posta: [email protected] |