Hüseyin GÜLTEKİN |
|
Bütün sıkıntıların çaresi; meşveret-i meşrûa |
Bir kurum veya kuruluş olmayıp, adına cemaat dediğimiz bir şahs-ı mânevîden ibaret bulunan Nur camiası, bütün işleyiş ve faaliyetlerini meşveret sistemi esaslarına göre yapar. Bu sistemde esas olan fert değil; şahs-ı mânevîdir ve şahs-ı mânevîden çıkan kararlardır. Usûlüne uygun yapılan meşveretten çıkan kararlar, her zaman için cemaate bir zindelik ve dinamizm getirir. Faaliyet ve çalışmaların verimliliğini arttırır. Aksi bir durum cemaatin aktivitesini, hareketliliğini engeller. Fertler arasında olması gereken uhuvveti, ihlâsı, tesanüdü zedeler. Âyet-i kerimelerle ve Efendimizin (asm) sözleriyle tavsiye edilen meşveret-i şer’iye, Müslümanların bilhassa toplum hayatının huzur ve saadeti için önemli bir zarûrettir. Bu meyanda Bediüzzaman’ın: “Müslümanların hayat-ı içtimaiye-i İslâmiyedeki saadetlerinin anahtarı meşveret-i şer’iyedir” (Hutbe-i Şamiye s. 65) tesbiti câlib-i dikkattir. Yine Bediüzzaman’ın; “‘Ve şâvirhüm fi’l-emr’ emriyle kardeşlerimle bir meşverete muhtacım” ifadesinden anlıyoruz ki, o dahi hizmet-i Kur’âniye ile ilgili işlerde talebeleriyle istişarelerde bulunmuştur. (Emirdağ Lâhikası, s.23) Bu meyanda meşveretlerden beklenen sonucu alabilmek için, lâzım gelen kaidelere uymanın şart olduğunu da unutmamak gerekir. Doğru olanı bulmak için bir araya gelen meşveret üyelerinin, bu işin ehli olmaları, hakperest olmaları, her türlü garaz ve tarafgirlikten uzak durmaları, hür ve serbest bir zeminde fikirlerini ifade etmeleri ve fikir beyanında bulunurken de incitici, kırıcı söz ve davranışlardan uzak durmaları gerekir. Üstadın: “Siz meşveretle ne lâzımsa yaparsınız. Fakat ihtiyatla, telâşsız, velveleye vermemek lâzım.” (Emirdağ Lâhikası, s. 141) tavsiyesini gözönünde bulundurmak gerekir. Ayrıca meşveret sisteminde kişilerin yaşı, tecrübesi veya kariyeri ne olursa olsun herkesin eşit rey hakkının olduğunu, hiç kimsenin herhangi bir ayrıcalığının veya imtiyazının bulunmadığını gözönünde bulundurmak lâzım. Bu konuda da Bediüzzaman’ın; “Bundan sonra her meselemizde emir, Risâle-i Nur’un şahs-ı mânevîsini temsil eden has şakirtlerin ve sizlerindir. Benim de şimdi bir reyim var” ifadesi meşverette bulunanların hareket noktası olmalı. (Emirdağ Lâhikası, s. 219) Usûlüne uygun şekilde yapılan meşveretlerin her türlü dâhilî ve hâricî hücumların, ihtilâf ve tefrikaların panzehiri olduğunu da unutmamak gerekir. Lâzım olan birlik ve beraberliğin, kardeşlik ve tesanüdün sağlanmasında da meşveretin rolü ve önemi tartışılmaz. Üstadın; “Mümkün olduğu kadar geçici rüzgârlara ehemmiyet vermeyiniz, bakmayınız. Zaten mabeyninizde samimî tesanüd ve meşveret-i şer’iye, sizi öyle şeylerden muhafaza eder. İçinizdeki şahs-ı mânevînin fikrini, o meşveretle bildirir.” (Kastamonu Lâhikası, s. 91) tesbiti her hizmet ehli için şaşmaz bir yol göstericidir. Bilindiği gibi bu kudsî dâvânın ihtilâflara, inşikaklara tahammülü yoktur. En basit ayrılık-gayrılıklar dahi Nur hizmetine zarar vereceğini gözönünde bulundurarak, bütün müntesiplerin uhuvvet ve ihlâs düsturlarını ön planda tutmaları gerekir. Bediüzzaman’ın; “Meşveret-i şer’iye ile reylerinizi teşettütten muhafaza ediniz. İhlâs Risâlesinin düsturlarını her vakit gözönünde bulundurunuz. Yoksa az bir ihtilâf bu vakitte Risâle-i Nur’a büyük zarar verebilir.” (Kastamonu Lâhikası, s. 178) ikazını kulak ardı etmemek gerekir. Bu meyanda meşveretin şeklini, biçimini de önemsemek lâzım. Her türlü kırıcı söz ve hareketlerden, münakaşalardan kaçınmak gerekir. Üstadın; “Mabeyninizde münakaşasız meşveret ediniz; kararınızı kabul ederim” (Şuâlar s. 289) tavsiyesine kulak vermek lâzım. Bilindiği gibi meşveret, fikir birliği olmayan, ihtilâflı, nizalı konularla alâkalı meselelerde yapılır. Herkesin kabul ettiği, ittifak ettiği konularda meşveret yapılmaz. Bediüzzaman da ona işaret ediyor: “Medar-ı nizâ bir mesele varsa meşveret ediniz” (Kastamonu Lâhikası, s. 181) 24.05.2009 E-Posta: [email protected] |