M. Latif SALİHOĞLU |
|
Tarihe gömülen Bizans (1) |
Fahr–ı Kâinat'ın (asm) yakın alâkasına mazhar olan İstanbul'un fethi, aynı zamanda bin küsûr yıllık Bizans devletinin tarih mezarlığına gömülme merasimidir. Miladî 395 senesinde Büyük Roma İmparatorluğundan ayrılarak bağımsız bir devlet olarak kurulan Bizans (Doğu Roma), 1453'te gerçekleşen "Feth–i mübin" ile tarih oldu. Bizans, bin yılı aşan ömrüyle dünya tarihinde bir rekora imza atmış. Yani, bu yönü itibariyle 624 yıl yaşayan Osmanlı Devletinden çok daha uzun bir ömür yaşamış gibi görünüyor. Ancak, arada çok önemli bir fark var. Şöyle ki: Altı asırdan fazla yaşayan ve tarihe hükmeden Osmanlı Saltanatı, tek bir hanedan tarafından idare edildi: Ertuğrul Gazinin oğulları. Bizans'ın durumu ise çok farklı. Bizans'ı, değişik dönemlerde değişik hanedanlar yönetmiştir. Bunların en meşhûru "Makedonlar hanedanı"dır. 867–1056 yılları arasında imparatorluğu yöneten bu hanedan döneminde Bizans altın çağını yaşamıştır. Daha evvelki hanedanlar arasında Heraklios ile İsoriya da meşhûrlar arasında yer alır. Bu arada, İstanbul'un bir müddet Latinler tarafından işgal edildiğini (1204–1261) unutmamak lâzım. Bu işgal döneminde kendilerini Bizans'ın varisi olarak ilân eden iki hanedan ortaya çıktı. Bunların en güçlüsü olan hanedan İznik'e yerleşti ve Bizans İmparatorluğunu buradan yönetmeye devam etti. Bir diğer varis olan Komnenos hanedanı ise, Gürcistan Krallığının desteğiyle Trabzon'a yerleşti ve burada Pontos Rum Devletini kurdu. Latinler, Bizans'ın sadece başkenti olan Konstantinopolis'i (İstanbul) işgal etmişler, onun dışındaki topraklara ilişmemişlerdi. Bu sebeple, İznik ve Tabzon'daki Rum devletçikleri bir ölçüde rahat durumdaydılar. Latinler, İstanbul'u yarım asır müddetle sadece işgal etmediler, aynı zamanda yağmalayıp pekçok değerli varlığını talan ettiler. Onların bu vahşi ve açgözlü tavırlarına isyan eden Rumlar, kısa süreli bir mücadelenin ardından İstanbul'u işgalden kurtararak yeniden yönetime geçtiler. Ancak, bu kez iki büyük tazyikle karşı karşıya kaldı Bizans: Batı'da Sırp taarruzu; doğuda ise Selçuklu ve diğer Müslüman Türk Beylikleri. 1260–1453 yıllarında ömrünün son demlerini yaşayan Bizans, tarih boyunca 29 kez kuşatılmış, kısa süreli işgallere uğramış, ancak sadece bir kez fethedilebilmişti. Bu fetih ise, tarihin dönüm noktasını teşkil etti ve böylelikle, bir çağın kapanışını ilân ederken, yeni bir çağın da geldiğini dünya tarihinde kayda geçirmiş oldu. (Devamı var)
Tarihin yorumu 27 Mayıs 1960
Şerefli komutana alçakça muamele
Demokrat Parti iktidarına son vererek Başbakan ve bakanları katleden 27 Mayıs (1960) darbecilerinin işlemiş olduğu cinayetler bu kadarla sınırlı değil. Günah ve cinayet listesi hayli kabarıktır, bu cuntacıların. Darbe yapıldığı esnada, Genelkurmay Başkanlığı makamında bulunan kişi Rüştü Erdelhun Paşaydı. İstiklâl Harbi kahramanlarından olan Erdelhun Paşa, 23 Ağustos 1958'den beri bu makamda bulunuyordu. 1894 Edirne doğumluydu ve yirmi yaşından, yani 1914'ten beri ordunun içinde çeşitli kademelerde başarılı hizmetlerde bulunmuş şerefli bir subaydı. Ordunun başında bulunduğu 1958'den beri bünyede yaşanan bir rahatsızlığın, bir hazımsızlığın farkındaydı. Ancak, ordunun siyasete ve ideolojik cereyanlara kapılmasını doğru bulmuyor ve bu düşüncesini hemen her fırsatta seslendiriyordu. Başkomutanın darbeye taraf olmadığını anlayan alt kademelerdeki cuntacılar, gizli bir faaliyet yürüttüler ve 27 Mayıs gecesi Korgeneral Cemal Madanoğlu liderliğinde her yönüyle insanlık dışı bir darbe gerçekleştirdiler. (Erzurum'daki 3. Ordu Komutanı Ragıp Gümüşpala'nın Madanoğlu'na itirazı üzerine, darbeciler telâşlandılar ve İzmir'de emeklilik hayatını yaşayan eski Kara Kuvvetleri Komutanı Org. Cemal Gürsel'i gece yarısı apar–topar alıp Ankara'ya getirerek cuntanın başına monte ettiler.) Cumhurbaşkanı Bayar, Başbakan Menderes'i deviren ve Genelkurmay Başkanını hapsettiren bu cuntacılar, ileriki günlerde daha alt kademeye de indiler ve binlerce subay (Eminsular) ile siyasetçinin hayatını azaba çevirdiler. Zaman içinde zıtlaşmaya giden birbiriyle de geçinemez hale gelen darbe cuntası, ilk fırsatta "Türkçü sağ" kanadı tasfiye (14'ler harekâtı) etti; dahası, orduda muvazzaf subayların yarıdan fazlasını bir gecede ihraç ederek, tarihte emsâlsiz bir zulümkârlığı irtikâp etti. Darbecilerin işlemiş olduğu zulüm ve haksızlığın ardı arkası kesilmedi. Yüzlerce DP'li siyasetçi ile birlikte Genelkurmay Başkanı Erdelhun Paşa ve onun gibi düşünen birçok şerefli subay (meselâ, Kore gazisi Tahsin Yazıcı Paşa) da Yassıada'da yargılandı ve muhtelif cezalara çarptırıldı. Darbeciler tarafından Erdelhun Paşanın yerine getirilen Org. Gümüşpala, bir müddet Genelkurmay Başkanlığı yaptıktan sonra diskalifiye edildi ve ordu ile ilişiği kesildi. İdamlardan sonra siyasete atılan Ragıp Gümüşpala, DP'nin yerine kurulan Adalet Partisinin ilk genel başkanlığı görevine seçildi. 27.05.2009 E-Posta: [email protected] |