Nejat EREN |
|
Yaz mevsimi, gençlerimiz ve okuma seferberliği |
Yeni bir bahar, yaz mevsimine doğru durmaksızın yol alan zaman ve harika icraatların devam ettiği muhteşem “kâinat kitabı!” “Gayemiz vatan sathını bir mektep yapmaktır!” parolasıyla yola çıkan bir câmiâ! Ellerinde “silâh” yerine “kitap” tutan bir nesil ve cemaat! Kitapla arkadaş olan ve kendilerini şekillendirmeye çalışan şuurlu bir gençlik. Kâinatta harika icraatların tefekkür edileceği en uygun zaman: Bahar ve yaz ayları. His, akıl ve ruh dünyasına derinlik kazandırıp ufkunu genişlettirecek şuur sahipleri için en uygun zaman dilimi. Asrın maddî ve manevî reçetesi olan Risâle-i Nur Külliyatında, şiir gibi mevzun ve ölçülü “hakikat mesleğine” uygun olarak en güzel şekilde ortaya konulmuş ve işlenmiş gerçekler. Kâinat yüzünde ve varlık âleminde tecellî eden inayet, rahmet, lütuf, ikram, ihsan, in’am, haşir, neşir, ihya, mevt, hareket, sükûn, tanzim, teşhir, tezyin… vb. gibi yüzlerce, binlerce icraatın teşhir sayfaları! Arzın en mükemmel varlığı ve yaratanını tanımaya çalışan insan için bulunmaz bir fırsat ânı. Bu aylarda canlılarda meydana gelen son derece farklı ve hızlı değişim; her günün ayrı bir kitap, farklı bir sayfa, mânâlı bir cümle, mesaj yüklü bir kelime olması; olay ve varlıkların oluşumundaki kudret elini görebilme marifet ve hassasiyeti, imanlı bir insana Allah’ın bahşettiği en büyük bir ihsan ve nimettir. Güneşin doğmasıyla başlayan her gün, dünya dediğimiz bu geçici mekânda karşılaşılan her olay ve varlık, muhatabı olan şuurlu, imanlı ve akıllı insanlara hazineler kıymetinde güzellikler bırakmaktadır. Risâle-i Nur Külliyatında yüzlerce, belki de binlerce yerde geçen “kitab-ı kebîr-i kâinat” ifadesinin şuurlu muhataplarına ihtar ettiği çok farklı ve ince mânâlar! Bu orijinal, anlamlı ifadenin ayrı boyut ve mesajını idrak ederek hayatı ve gerçekleri okuyabilmek gayretinde olan bir camia ve grup! Yaratılış gayesinin derin bir boyutunu araştırmaya müştak gönüllüler. Okuyarak ve tefekkür ederek, şuur ve tahkikî imanı kazanmaya çalışan, huzur ve mutluluğu kazanmak için Risâle-i Nur Külliyatını devamlı okumayı şiar edinen bir camia. “Kitap okumak” fiilinin, bilinen “rutin” tatbikatının dışında, büyük mücahid Bediüzzaman Hazretlerinin: “Ey kendini insan bilen insan kendini oku…Yoksa hayvan ve camid hükmünde insan olmak ihtimali var!” mânâsıyla “okuma” gayretinde olan sevdalılar. Üstad Bediüzzaman Hazretlerinin tatbikat ve tavsiyesiyle, bu aziz milletin tarihinde; bir asra yakın bir zamandan beri “okumayı” hayatın gayesi hâline getiren Nur Cemaati. Onun “Medresettüzzehra” unvanıyla hedeflediği ve gönüller üzerinde kurup tesis ettiği; tarihin en geniş, en tesirli, en büyük, her alan ve branşta, en çok talebesi olan “Açık Üniversitesi!” Kaynağını Asr-ı Saadet’ten alan, felâket-helâket asrında insanlığa çare ve reçete sunan, tarihte ender rastlanan bir iman hareketi olan Risâle-i Nur metodunun takipçileri olan müntesiplerine düşen sorumluluklar vardır. Her ehl-i himmet ve hizmet, özellikle de “eğitimciler” bu resmî tatil günlerini, etrafındaki gençlerin mânevî eğitimiyle meşgul olmakla geçirmelidir. Gençlerimize sahip çıkmamız, her kademedeki okulların tatile yaklaştığı bu gün ve aylarda önümüzdeki üç aylık süreyi bu gençlere güzel “okuma programları” planlayarak geçirmek bize düşen büyük bir sorumluluk ve vebaldir. Kulluk vazifemiz ve dâvâ yükümlülüğümüz bu vebal ve vefa borcumuzun ödenmesiyle mânâ kazanır. Aksi takdirde, her gün toplumun yaşadığı günlük hayatın şu acımasız ve gaddar piyasasındaki dayanılmaz olay ve vakıalara dolaylı olarak biz de maalesef–tembellik ve umursamazlığımızla—katkıda bulunmuş olacağız. Gençlerimizi bu sinsi tuzak ve dünyanın cezbedici hallerinden uzak tutmak istiyorsak, onların hem ahiretlerini, hem de dünyalarını karartmamak mânevî sorumluluğumuzdur diyorsak, her mahalde bulunan kadın-erkek herkese ciddî sorumluluk ve vebal düşmektedir. Şimdiye kadar yapmamışsak hemen şimdi başlayarak bu gençlerimizin yaz tatilinde Kur’ân’ın deryasından ve tefsirlerinin nurundan faydalanmalarını sağlayacak “Yaz Okuma Programlarını” yapıp birlikte hazırlayıp icrâ etmek durumundayız. Okumayı da sadece onlara bırakmayarak, birlikte akıl, kalp ve ruh dünyamızı yeniden cilâlamak, manevî dünyamızı mamur etmek durumundayız. Unutmayalım ki: Avrupa başta olmak üzere “medeni dünya” denen gelişmiş ülkelerin devlet ricâlinin önünde duran en büyük problemlerden birisi de kaybolma tehlikesi ile karşı karşıya olan, “uyuşturucu ve alkol” başta olmak üzere hayatı mahveden tiryakilik ve kötü alışkanlıklara müptelâ olan genç nesillerdir. Genç ve dinamik bir gençliğe sahip bu milletin bir ferdi, akademik kariyer sahibi gençler başta olmak üzere seviyeli bir genç potansiyele sahip bu mukaddes dâvânın şerefli bir üyesi olan herkese, gençliğe sahip çıkma ve onları en iyi şekilde hayata hazırlama vebal ve sorumluluğu vardır. İnsanlık hayatının, millet hayatının, aile hayatının, şahsî hayatın saadetli, sağlıklı ve istikametli devam etmesinin en başta gelen unsurlarından birisi buna bağlıdır. Gençlere sahip çıkmak! Bütün insanlığın ihtiyaç duyduğu sağlıklı düşünce, sağlıklı fikir, sağlıklı muhakeme ve sağlıklı çözümle onları donatmak, eğitmek ve hayata hazırlamak, faydalı unsurlar olmasının sağlamak. Bu konudaki büyük sorumluluk başta ebeveynler olmak üzere, hem çalışan, hem de emekli olan her mahaldeki eğitimci arkadaşlarımızındır. Ve de mahallin “temsilciler heyetinindir.” Boşluğa terk edilen her gencin sokak ve ekranları dolduran, kulakları tırmalayan, ciğer sızlatan canhıraş feryatlarını, ocağına ateş düşen ana babaların dinmeyen gözyaşlarını dindirmek istiyorsak bu sahaya tam mânâsıyla el atmalıyız. Yoksa maddeci zihniyetin boş ve tesirsiz çözüm reçetelerini boşu boşuna dinlemeye devam ederiz. Çaresizlik girdabında boğuşan milyonlara ümitsizlik aşılamaya sebep oluruz. Bize düşen müsbeti teorik olarak da, pratik olarak da bu toplumun önüne koymaktır. Bunun da tek bir yolu var: Geleceğimizin ümit çiçekleri gençlerimize sahip çıkmaktır. Kadın-erkek bu camianın bütün fertlerine toptan bir çağrımız vardır. Gelin bahar ve yazımızı okula başlayan, okulu bitiren küçük-büyük bütün gençlerimizi “okuma programlarında” buluşup buluşturalım. Semeradar mesaimizi onlara harcayarak ebedîleştirelim. Nur deryasının ruha hayat veren o engin ve derin hakikatlerini; başta gençlerimiz olmak üzere bütün dostlarımızla birlikte yaşamak ve paylaşmak dilek ve temennisiyle... 29.05.2009 E-Posta: [email protected] |