Süleyman KÖSMENE |
|
Yedi derece çirkin bir günah: Yalan söylemek |
AMehmet Bey: “İşârâtü’l-İcâz’da 87 ve 93. sayfalarda geçen yalan ve sıdk ne demektir?” Kur’ân yalan söylemeyi haram kılmıştır. Sıdk, yani doğruluk ise Kur’ân’ın, Allah’a imandan sonra birinci derecede emri olan bir davranıştır. Yalan söylemek büyük günah olduğu gibi, bilhassa din hususunda yalan söylemek, inanmadığı halde inandığını söylemek günahı katmerleştirir. Cenâb-ı Hak şöyle buyurur: “Allah’ı ve mü’minleri güyâ aldatmaktadırlar. Halbuki onlar yalnız kendilerini aldatırlar da farkında bile olmazlar. Onların kalplerinde nifak hastalığı vardır. Âyetler peş peşe inip İslâm inkişaf ettiği halde inanmadıklarından, Allah da onların hastalıklarını arttırmıştır. Âyetlerimizi yalanlayıp durmaları yüzünden onlara pek acı bir azap vardır.”1 Bu âyetlerin tefsirinde Üstad Hazretleri, Kur’ân’ın yedi derecede yalan söylemeyi ve nifakı gayet çirkin gösterdiğini kaydeder. Bu dereceler şunlardır: 1- Allah’ı kandırmak gibi imkânsız bir şey yapmak istediklerinden dinde yalan söylemeleri ahmaklıktır. 2- Yalanda menfaatleri bulunduğunu zannettikleri için sefihtirler, akılsızdırlar. 3- Yararı zarardan ayırt edemedikleri için câhildirler. 4- Tıynetleri pis, sıhhatlerinin mâdeni hasta, hayat kaynakları ölmüş olduğundan rezildirler. 5- Şifâ talep ettikleri halde hastalıklarını arttırdıkları için zillet içindedirler. 6- Elemden ve acıdan başka bir şey vermeyen acıklı bir azaba müstehaktırlar. 7- İnsanlarca alâmetlerin en çirkini olan yalancıdırlar.2 Yalan söylemek hangi hal ve şart olursa olsun câiz değildir. Şeriatın izin verdiği kısım doğrudan yalan söylemek değil; “kinaye” suretiyle kapalı ve yoruma açık konuşmaktan ibarettir. Öyleyse yol ikidir: Ya susmaktır, ya da doğruluktur. Yalan söylemek İslâmiyet’in tercihi değildir. İslâmiyet’in esası doğruluktur. İmanın en özel niteliği doğruluktur. Bütün kemâlât kapılarını açacak olan da doğruluktur.3 Allah doğruların yardımcısıdır. *** Hatice Hanım: “Tedavi sebebi ile tutulamayıp fidyesi verilen oruçların tedavi bittikten sonra kaza edilmesi gerekir mi? Gerekirse fidyenin hükmü ne olur?” Tedavi sebebi ile tutulamayıp fidyesi verilen oruçlar, tedavi bitip sıhhate kavuşunca yeniden kazaen tutulur. Fidye, hasta sıhhate kavuşmaması durumunda farz olarak orucu karşılar. Fakat bu farz, hasta sıhhate kavuşunca orucu kaza etme yükümlülüğünden kurtarmaz. Çünkü oruç bedenî bir ibadettir. Bizzat tutulması esastır. Sıhhat söz konusu olunca da, oruç günlerinde beliren engel kalkmış olmaktadır. Bu durumda yeniden ve bizzat orucu tutmak gerekmektedir. Verilmiş olan fidye zayi olmaz şüphesiz. Malı farz olarak vermek gibi bir sevabı kazanmak ancak şükrü gerektirir. *** Turan Bey: “Nafile oruç için sabah kalktığımızda hiçbir şey yememişsek niyet edebilir miyiz? Bunun bir süresi var mı?” Nafile oruç için sabah kalktığımızda eğer oruç bozucu bir davranışımız olmamış ve hiçbir şey yememişsek niyet edebiliriz. Kaba kuşluğa kadar bu şekilde (oruç bozucu bir davranışta bulunmamak şartıyla) niyet edilebilir. Allah kabul etsin. Âmin.
Dipnotlar: 1. Bakara Sûresi, 2/9, 10. 2. İşârâtü’l-İ’câz, s. 87. 3. İşârâtü’l-İ’câz, s. 93. 28.05.2009 E-Posta: [email protected] |