Faruk ÇAKIR |
|
Fethe gölge düşürmeyelim |
Çağ açıp çağ kapayan İstanbul’un fethinin 556. yılı çeşitli faaliyetlerle kutlandı. Başta Büyükşehir Belediyesi olmak üzere çok sayıda sivil toplum kuruluşu, dernek ve vakıf bu tarihî hadiseyi gündeme taşıdı. Resmî kutlamaların yanı sıra, ‘özel kutlama’lar da İstanbulluların ilgisini çekti. Tabiî ki İstanbul’un fethiyle ilgili başka tartışmalar da yapıldı. Bazı yazar ve çizerler, aradan bunca yıl geçtikten sonra hâlâ devam eden fetih kutlamalarına itiraz ediyor. Onların iddiasına göre, fetih kutlamalarını devam ettirmek, “Biz İstanbul’un asıl sahibi değiliz. Burayı yıllar önce zorla aldık” demek anlamına gelirmiş. Aynı iddianın sahipleri, “Yunanistan’da da ‘İstanbul’u yeniden geri almak’ için törenler yapılsa biz nasıl karşılarız?” diye de soruyorlar. Fethin çeşitli yönleriyle tartışılmasına itiraz edecek değiliz. Ancak bu fethi sadece maddî gerekçelerle açıklamaya çalışmak insanı yanıltır. Milletimizin bu fethe gerektiği şekilde önem atfetmesi, hadisenin bir Peygamber (a.sm.) müjdesine dayanıyor olmasından kaynaklanıyor. Yoksa fethedilen sadece İstanbul değil ki! Başka iller ve bölgeler de fethedilmiştir, ama bu fetihler aynı ölçüde heyecan uyandırmamıştır. İstanbul’un fethi; asırlar önce müjdelenmiş bir fetih olduğu için milletimiz nezdinde itibarlıdır, önemlidir ve bu sebeple de törenler dikkat çeker. Herkesin bildiği bu müjdeyi Peygamberimiz Hz. Muhammed (asm) “Konstantiniyye (İstanbul) muhakkak fetholunacaktır. Onu fetheden kumandan ne güzel kumandandır, onu fetheden asker ne güzel askerdir” demek suretiyle vermiştir. İşte (Fatih) Sultan Mehmed’i ve ondan önce İstanbul’u fethetmeye niyetlenenleri harekete geçiren de bu müjdedir. İstanbul’un fethini bu müjdeden ayrı olarak düşünmek doğru olmaz. Bu bakımdan, “Artık fetih kutlamaları yapılmasın” demek anlamını kaybediyor. Fetihle ilgili çok güzel programların yapıldığını ifade ettik. Ancak bu güzelliklerin yanında bazı ‘fena’lıklar da yaşandı. Son günlerde yaşanan bazı ‘fena’lıklara itiraz ettiğimizi hatırlayanlar, “Bu fenalıklar da hep sizi mi buluyor” diyebilir. Fetih kutlamalarıyla ilgili ‘fena’lığa bir misal vermeye çalışayım ve kararı siz verin: İstanbul Büyükşehir Belediyesi fethin 556. yılı münasebetiyle bir “Fetih Resepsiyonu ve Konseri” (29 Mayıs 2009, saat: 19.00) düzenlemişti. Cemal Reşit Rey Konser Salonu’ndaki toplantıya biraz da trafik yoğunluğu sebebiyle vaktinde ulaşamadık. Salona ulaştığımızda programın ‘resepsiyon’ ve ‘mehter konseri’ bölümü sona ermişti. Sahnede “Enbe Orkestrası”nın konseri devam ediyordu. Fethin 556. yılı kutlandığına göre ‘endişe’ye mahal yoktu! Ama sahneye baktığımızda Fatih Sultan Mehmed’in bir posterinin dahi olmadığını gördük. Elbette ki Fatih’in herhangi bir ‘poster’e ihtiyacı yok, ama fetih kutlaması yapılırken başka posterlerin o sahneye asılmasına ne gerek vardı? Orkestranın ‘teknik’ yönüne ‘uzman’lar karar verir; ama ‘Kâtibim’ şarkısı ya da ‘Beraber yürüdük biz bu yollarda’nın fetihle irtibatını da kuramadım... Neyse ki ‘Ceddin Deden’i de seslendirdiler... “Bu çağda bu kafa” diye itiraz edenler olabilir, ama benim asıl itirazım orkestranın ‘solist’lerinin kılık kıyafetine oldu. İfade etmek istediğimiz şey, böyle kıyafetlerle, programlarla fetihler değil, başka şeylerin kutlanması gerektiğidir. 31.05.2009 E-Posta: [email protected] |