Faruk ÇAKIR |
|
Eğitimdeki mayınlar da temizlensin |
Türkiye Büyük Millet Meclisi, Suriye sınırındaki mayınların temizlenmesi ile ilgili tasarıyı görüşürken ciddî tartışmalara sahne oluyor. Hatırlamak gerekirse, Türkiye-Suriye sınırında (tabiî ki Türkiye tarafında) kilometrelerce kare toprak ‘mayınlı’ olması sebebiyle tarıma kapalı. Gerek tarım ve gerekse başka konularda istifade edilmesi mümkün olan bu sahaların, daha önce mayınlanmış olması sebebiyle âtıl kalması Türkiye’nin hânesine ‘zarar’ olarak yazılıyor. Bu engeli aşmak için bölgedeki mayınların temizlenmesi gündeme geldi. Mayınların temizlenmesi elbette şart, ama bunun nasıl ve hangi yollarla yapılacağı çok iyi hesaplanmalı. Kâr edeceğiz diyerek, sonunda zarar etmeyelim... Her ne ise... Sınırdaki mayınların temizlenmesi ile ilgili tartışma, başka bir tartışmayı hatırlattı. Malûm, her konuda olduğu gibi eğitim konusunda da etraf ‘mayın’larla dolu. Bu mayınlar her ne kadar ‘sanal’ olsa da, belki de hakikî mayınlardan daha tehlikeli, daha yaralayıcı. İşte, ilköğretim okullarında okuyan çocuklarımızın sabahları okul bahçesinde okudukları ‘ant’ da bu mayınlardan biri. Geçmiş yıllarda ‘Kalksın ya da değişsin’ tartışmaları yapılmış, fakat tartışmalar bir neticeye bağlanmadan unutulmuştu. Yeni Millî Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu, katıldığı bir TV programında bir öğrencinin gündeme taşıdığı bu konu hakkında, “tartışılabilir” deyince konu yeniden gündeme taşınmış oldu. Çubukçu, bir gazetecinin ‘’Andın kaldırılması söz konusu mu?’’ sorusu üzerine katıldığı TV programından bahisle şöyle demiş: “Orada bulunan gençlere, tartışma kültürüne sahip olmalarını, (...) tavsiye ediyorum. O rahatlık içinde, bazı fikirler hoşunuza gitse de gitmese de fikir özgürlüğü çerçevesinde ifade edilebilir. O genç de bu doğrultuda, görüş ifade etti. Bu görüşü ben ifade etmedim, ‘Katılıyorum’ demedim. Sadece ‘tartışılabilir’ dedim. (...) Özgür ortamda, genç, üniversite öğrencisi bir delikanlı fikirlerini ifade ediyor, benim değil. Ben bir görüş oluşturduğum zaman, zaten görüşüm olarak paylaşırım. Ben bir görüş oluşturmadım.’’ (AA, 21 Mayıs 2009) Millî Eğitim Bakanı bir ‘fikir’ oluşturmamış olabilir. Umarız ki kısa sürede bir fikir oluştursun ve bu fikir de ‘ant’ın kaldırılması yönünde olsun... Belki ‘değiştirilmesi’ yönünde de bir karar alınabilir; ama yerine konulacak ‘yeni ant’ın daha derin tartışmalar başlatması da mümkündür. Bu açıdan, zaman zaman da olsa tartışılan bu ‘ant’ın tamamen kaldırılması daha faydalıdır. Elbette bu ‘ant’ın kaldırılmasına ciddî itiraz edenler de olacaktır. Fakat Türkiye’nin ‘muâsır medeniyet seviyesi’ diye ifade edilen noktaya böyle ‘ant’larla gidemeyeceği bilinmelidir. Bu tartışmaları ‘laiklik, irtica, gericilik’ gibi subjektif kavramlarla sona erdirmek de mümkün değil. Hukukun üstün olduğu, hak ve adaletin hüküm sürdüğü hangi demokrat ülkede böyle bir uygulama vardır? Bu ‘ant’ın eğitim sistemine neye mâl olduğunu, nasıl yaralar açtığını araştırmak her halde zor olmasa gerek. Konu; insaflı, ehil ve uzman olan eğitimcilere sorulsun, gerekiyorsa sadece bu konuda bir sempozyum düzenlensin ve gereği yapılsın... 22.05.2009 E-Posta: [email protected] |