Faruk ÇAKIR |
|
Kulak tıkamak çare değil |
ar olan problemleri görmemek, inkâr etmek ya da yanlış yorumlamak; ekonomik ya da sosyal krizleri aşmada bize yardımcı olmuyor. Gerek eğitim ve gerekse ekonomi gibi hayatın her safhasında karşımıza çıkan, onlarca belki de yüzlerce derdimiz var. Aslında bu dertler zaman zaman dile getiriliyor. Türkiye’yi idare edenlerin yapması gereken; bu ikazları uygun şekilde dinlemek, kısa yoldan da çare bulmak olmalı. Bu makul yol varken, nedense tam tersi bir tavır sergileniyor ve dertleri, problemleri dile getirenler ‘onuncu köy’e kovulmak isteniyor. En hafifinden; “Biz de bu işi en az sizin kadar biliriz, bizim de uzmanlarımız var, siz yanlış biliyorsunuz” denilmek suretiyle iş adamları, uzmanlar ya da vatandaş tersleniyor. Bu davranışlar o kadar sık tekrarlanıyor ki, artık kamuoyu da bunları bir bakıma kabullendi... Hangi konuya el atılsa böyle bir yanlışla karşı karşıya kalınıyor. Son ayların en çok konuşulan ve tartışılan konusu olan ekonomi politikaları bu konuda dikkat çekici bir örnek. Başlangıcından beri iş adamları ve ehil uzmanlar, meselâ uygulanan faiz ve rant politikalarını tenkit ediyorlar. Öyle ki, geçmiş yıllarda faize dayalı politikaları destekleyenler dahi, dünyanın geldiği bu günkü duruma bakıp faiz uygulamalarını tenkid ediyorlar. Elbette Türkiye de geçmiş yıllara nisbeten kısmen de olsa faiz yoluyla düzlüğe çıkılamayacağını anladı, ama bu konuda adım atılırken çok ağırdan alınıyor. Merkez Bankası’nın faiz indirimi konusunda adım atarken sergilediği tereddütleri hatırlamak lâzım... Bütün dünya hızlı bir şekilde faizleri aşağıya doğru çekerken biz yanlışta ısrar ettik ve neredeyse en yüksek faizi veren ülke konumunda kaldık. Ticaret hayatının içinde olan ve her fırsatta bu yanlışları dile getiren ‘oda başkanları’ var. Meselâ, Gaziantep Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı Nejat Koçer, yaptığı son açıklamada faizlere ilişkin ticarî hayatlarında (şimdiye kadar) yaşamadıkları ‘’ölçüsüz ve insafsız bir durumla’’ karşı karşıya olduklarını söylemiş ve Türkiye’yi idare edenlerin bu sese kulak vermeleri gerektiğini de hatırlatmış. Benzer şekilde Ankara Sanayi Odası (ASO) Başkanı Nurettin Özdebir de küresel krizin Türk sanayisini derin bir kuyuya attığını, şimdi kendilerine uzatılacak bir ip beklediklerini belirtmek suretiyle, ‘’Bu ip, yüzde yüz yatırım indirimidir’’ demiş. (AA, 17 Mayıs 2009) Elbette ki bu tesbitler ilk defa dile getirilmiyor. Aylardan beri benzer tesbit ve teklifler gündeme taşınıyor ve çare aranıyor. Fakat iş dünyasının bu talepleri can kulağıyla dinlenip çare aranması yolu tercih edilmiyor. Bunun yerine ‘bize bir şey olmaz’ anlayışıyla alınması gereken tedbirler erteleniyor. Keşke problemleri ertelemek ve ötelemek çere olsaydı. Keşke ‘bize bir şey olmaz’ demekle problemlerin üstesinden gelebilseydik. Keşke dertlere kulak tıkamakla işin içinden çıkabilseydik... Bu mümkün olmadığına göre; dile getirilen dertleri dinleyip buna uygun şekilde çareler aramak ve bulmak durumundayız. Hem de gecikmeden... 18.05.2009 E-Posta: [email protected] |