H. İbrahim CAN |
|
Türkiye merkez ülke olabilir |
Başbakan Erdoğan ile Rusya Federasyonu Başbakanı Putin’in Soçi’deki görüşmeleri, enerji konusunda mutabakata varıldığı açıklanan ikinci Mavi Akım Hattı açısından önemliydi. Asıl beklenen Dağlık Karabağ sorunu konusunun ise ikinci sıraya düştüğü anlaşılıyor. Rusya’nın Dağlık Karabağ meselesinin çözümünde yapıcı olması ve katkıda bulunmasını beklemek zaten pek mantıklı değil. Zira bu köşeyi takip edenlerin bileceği üzere, Dağlık Karabağ’ın işgalinde Rusya’nın doğrudan katkısı vardı. Hazar Petrolünde en önemli söz sahibi olan Azerbaycan’ın güçsüz ve Rusya desteğine muhtaç halde tutulması, Rusya’nın uzun süredir uyguladığı bir politika. Rusya’nın değişik bölgelerindeki Ermenilerin toplanıp Ermenistan’ın güçlendirilmeye çalışılmasının ardında, Türkiye’ye karşı da koz olarak kullanma planının olduğu biliniyor. Böyle bir durumda Erdoğan-Putin görüşmesinde enerji meselesi öne çıktı. Türkiye ile Rusya’nın ilişkilerinde maalesef belirleyici ülke genellikle Rusya oldu. Bu ülkenin doğal gazını Avrupa’ya ulaştırmada Karadeniz hattını kullanma ihtiyacı Türkiye’ye fırsat doğurdu. Anlaşıldığı kadarıyla şimdi Rusya bu yolu daha fazla kullanmak istiyor. Laleli’den yapılan bavul ticaretinin hem kriz, hem de esnafımızın ahilik anlayışından çok uzaklaşmış olmasıyla azalması, Rusya’nın Türk tarım ürünlerine karşı sık sık uyguladığı boykot, inşaat sektörünün küresel kriz sebebiyle eski geniş çalışma alanlarını bulamaması, Rusya ile aramızdaki ticarî ilişkilerin sıkıntılı yönleri. Temel geliri petrol ve doğal gaza dayanan Rusya’nın bu kaynaklarını en kârlı şekilde kullanma arzusu, Türkiye ile işbirliğini gerekli kı- lıyor. Bu vesile ile bir hafta içinde Cumhurbaşkanı Gül’ün Suriye gezisi, Başbakan’ın Putin’le görüşmesi, Türkiye’nin bölgesindeki aktif dış politika izleme kararının bir yansıması gibi görünüyor. Yeni Dışişleri Bakanı Davutoğlu’nun Türkiye’yi merkez ülke yapma idealine dayanan bu dış politikanın ülkemize yeni bir konum kazandıracağı açık. Eğer bu açılımlar ABD müttefikliğine şartlanmaksızın gerçekleştirilebilirse daha da büyük yarar sağlayacaktır. Kafkaslar, Türkî Cumhuriyetler, Ortadoğu, Pakistan ve Afganistan, Balkanlar ve Afrika, Türkiye’nin tarihî bağları ve sorumlulukları bulunan ilgi alanları içinde yer alıyor. Bu bölgenin tam merkezinde olan Türkiye’nin de tarihten gelen ve iç kavgaları içinde çoğu zaman ihmâl ettiği bu rolünü bundan sonraki dönemde daha iyi oynamasını ümitle bekliyoruz. Davutoğlu’nun Stratejik Derinlik adlı eserindeki şu tesbitiyle yazımızı bitirelim: “Türkiye tarihi derinliği ile stratejik derinliği arasında yeni ve anlamlı bir bütün oluşturma ve bu bütünü coğrafî derinlik içinde hayata geçirme sorumluluğu ile karşı karşıyadır. Mihver bir ülke olarak Türkiye; bunu yapabilmesi durumunda, jeopolitik, jeokültürel ve jeoekonomik bütünleşmeyi gerçekleştiren merkez bir ülke konumu kazanacaktır”. 18.05.2009 E-Posta: [email protected] |