H. İbrahim CAN |
|
Kürt sorununda iyi dilek ve teklifler yeterli mi? |
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün, Prag dönüşünde uçakta söylediği “İster terör, ister Güneydoğu, ister Kürt meselesi deyin. Bu, Türkiye’nin birinci meselesidir. Mutlaka halledilmelidir” sözleri, son zamanlarda oluşturulmaya başlanan havayı yansıtıyor. GenelKurmay Başkanı Başbuğ’un, PKK’nın dağdan indirilmesine yönelik af önerisi, Irak Cumhurbaşkanı Talabani’nin açıklamaları, ABD Dışişleri Bakanı Clinton’un Türkiye’ye sunduğu söylenen PKK’nın silâhsızlandırılmasına yönelik plana zemin oluşturucu çabalar gibi görünüyor. Cumhurbaşkanı Gül’ün bu gelişmeleri dikkate alarak “iyi gelişmeler olması lâzım. Herkes, işin çok daha farkında. Böyle ortamda iyi şeyler olur. Bu fırsatın kaçmaması lâzım” sözlerinin muhatabı kim? Eğer hükümet ise, kamuoyu Pişmanlık Yasaları ile yapılamayanı yapabilecek kapsamlı bir genel af yasası çıkarma çabalarını kabullenebilecek durumda mı? Kimi muhatap alarak görüşmeler yapılacak? Eğer bu sözlerin muhatabı Genelkurmay ise, Bahar Operasyonları mı durdurulacak? Bu, aynı zamanda PKK’ya ‘ateşkesi bitirdim’ dediğinde hemen harekete geçebilecek şekilde lojistik ve eğitimi tamamlama, üslerini oluşturma fırsatı vermez mi? Peki PKK bu konuda ne düşünüyor? Bu sorunun cevabını Hasan Cemal’in yasadışı örgütün halen fiilî liderliğini elinde bulunduran Murat Karayılan’la yaptığı görüşmede buluyoruz. Karayılan “Hükümet bir açılım yaparsa, biz de gerekeni yaparız. Keşke bir adım atılsa…” diyor bu görüşmede. Çözüm planını da şöyle özetliyor: İlk adımda silâhlar susacak. Sonra diyalog başlayacak. Diyalog yeri İmralı’dır. Kabul edilmiyorsa, diyalog yeri biziz... Bizi de kabul etmiyorsa, siyasal olarak seçilmiş iradedir, (ima edilenin DTP olduğunu teyit ediyor Hasan Cemal)... Bu da olmuyorsa, o zaman ortak bir komisyon kurulur bir yerde, akil adamlar bir araya gelir. Meselâ İlter Türkmen, (eski Dışişleri Bakanı ve Büyükelçi) gibi, sizin gibi insanlar toplanır, böyle bir mekanizma harekete geçer, çalışmaya başlar... Böyle bir mekanizma muhatap alınır diyalog için devlet tarafından...” Bu sözler aslında ABD planının bir parçasını yansıtıyor. Ancak ortada ciddî bir sorun var. Dağdaki lider kadrosunu hoşnut edecek bir af ya da sürgün planı olmadan silâhsızlanma gerçekleştirilemez. Ayrıca bu işten elde edilen gayrimeşrû gelirlerden vazgeçmek istemeyecek çok sayıda insan da var. Hasan Cemal’e Yaşar Kaya’nın söylediği şu sözler bu gelir pastasının yalnızca bir kısmı: “Irak’tan Türkiye’ye geçiş noktaları, Hacıumran, Gelereş, Hınare... Buralardan gecede 1.5 milyon dolar haraç topluyor. İran’a geçişler ayrı... Bu arada uyuşturucudan kilo başına rahat 1000 euro alır.” Kısacası; terör bitsin, PKK silâhsızlandırılsın, af çıksın, Kürt sorunu çözülsün deniyor, ama şartları oluşturma noktasında herkesin üzerine düşeni yaptığını söylemek güç. Zaten işin içine girildiğinde binbir denklemli bir problemle karşı karşıya olduğu kolayca görünüyor. Ama bunlar çözümsüzlüğü seçmenin bahanesi olmamalı. Şartlar bu kadar olgunlaşmışken, çözüm yolunda kararlı bir şekilde ilerlememenin vebali, bütün sorumluluk taşıyan tarafların omuzlarında olacaktır. 11.05.2009 E-Posta: [email protected] |