Ali FERŞADOĞLU |
|
İslâmda yönetim biçimi ve meşveret |
İslâmiyet; yönetim biçiminin adını koymaz. Halife seçimini esasa bağlayan hükümler bulunmuyor. Bu mesele zımnen Müslümanların sağduyusuna havale edilmiş ve aralarında halletmeleri istenmiş gibidir. Ancak, kesin olan şu husustur: İslâmiyet yönetim biçimi, dünya ve ahiret işlerini yürütecek halife (devlet başkanı) seçiminin genel çerçeve, metot, esas ve prensiplerini belirlemiştir. Çünkü, ismin değişmesiyle, olayın veya nesnenin mahiyeti değişmez. Meselâ demire pamuk deseniz yumuşamaz! İslâmî idare yönetim biçiminin temel esasları şöyle sıralanır: 1- Biat-seçim 2- Meşveret 3- Adalet 4- Kanun üstünlüğü 5- Otoriteye itaat 6- Devlet işlerinin ehline verilmesi 7- Devlet başkanının sorumluluğu 8- İnsan hakları 9- Anayasa 10- Kuvvetlerin ayrılığı Bu maddelerin hepsinde de hür irade, fikir hürriyetine, hak ve hukuka saygı ve riayet esastır. Dikkat edilmesi gereken hususlardan birisi de şudur: İstişare sadece yönetim işlerinde değil, fert, aile ve toplum hayatının bütün katmanlarında işletilmesi gereken bir emirdir. Ki, Al-i İmran 159., Şûra, 38. âyetlerine göre farz derecesindedir. Peygamberimizin (asm) vahiy olmayan bütün konularda ve Hulefa-i Raşidin yönetim ve teşriî meselelerde “ehlü’r-rey” (görüş sahibi, işin ehli), ümmetin ileri gelenleriyle istişare ederlerdi. Yani, kararlarını meşveret etmeksizin almazlardı. Hz. Ebu Bekir (r.a) işleri Sahabelerle istişare ederek, halletmişti. İstişareye açtığı mevzuda genel bir giriş yapar, ardından da, “Benim düşüncem budur. Sizler de görüşlerinizi bildiriniz” derdi. Hz. Ömer (r.a) ile istişare, “müşavere/danışma meclisi” sistemleşir. Hatta, normal meseleleri de görüşmek için başka bir meclis de oluşturur. Ensar ve muhacirlerden müteşekkil bu meclis mescitte toplanırdı. Meclis toplandıktan sonra iki rekât namaz kılar, sonra bir konuşma yaparak meseleyi istişareye açar, herkesten fikrini söylemesini isterdi. Hz. Ömer halife olduğu halde, her iki mecliste de herhangi bir imtiyazı veya iki oyu yoktu. İstişare usulü hakkında, “Sizi ancak bana yüklediğiniz emanete ortak etmek için dâvet ediyorum. Çünkü ben de sizin gibi bir insanım. Bunun için sizin benim arzuma uymamızı istemem. Hangi yol hak ve doğru ise gerek benim görüşüme uygun olsun, gerekse muhalif olsun, söylemelisiniz.” Hz. Osman ve Hz. Ali de (r.a.) istişareye çok önem verir, mühim meseleleri istişare, meşveret ederlerdi. Ehl-i Şûrâ, rey ve fikirlerini tam bir serbesti içinde beyan ederlerdi. Herkes fikrini söyledikten sonra çoğunluğun görüşüne göre hareket edilirdi. Umumî meseleler için bu meclisin kararı bağlayıcıydı. 22.05.2009 E-Posta: [email protected] [email protected] |