Faruk ÇAKIR |
|
İş vardı da biz mi çalışmadık? |
ünya ile birlikte Türkiye’nin de ekonomik krize sürüklenmesi, eskiden beri var olan işsizlik problemini biraz daha derinleştirdi. İş verenler, krizi önce işçilere yansıttı ki bu da ilk defa olan bir şey değil. Maalesef işçiler her zaman, ‘yangında ilk kurtarılacak olanlar’ değil de, ‘ilk atılacak olanlar’ muâmelesi görüyor. İstanbul Serbest Muhasebeci Malî Müşavirler Odası ‘’Gencim, Çalışkanım ama İşsizim’’ başlıklı bir rapor yayınladı. Bu rapora göre, Türkiye’de 15-24 yaş grubundaki 1,2 milyon genç öğrenim görmüyor ve aynı zamanda da çalışmıyor. (AA, 19 Mayıs 2009) Rapora göre, Şubat ayı itibarıyla genç işsizlik oranı yüzde 28’i aşarak, her üç gençten birisi işsiz durumuna düşmüş. İşsizliğin artması mutlaka başka problemleri de beraberinde getirir ve getiriyor da. Hele hele ‘delikanlı’ların işsiz kalması çok büyük bir problemdir. İşi olduğu halde ‘delikanlı’ları muhafaza etmek zorken, işsiz kalan bir ‘delikanlı’ nasıl muhafaza edilebilir? Bu bakımdan, “Eh, ne yapalım. Bütün dünyada işsizlik var. Bu durum Türkiye’ye mahsus bir hâl değil” demekle bir yere varamayız. Elbette işsizlik bir problemin parçasıdır. Türkiye’yi idare edenlerin yapması gereken; bu problemi ciddiye almaktır. Rakamlarla oynayarak ya da gerçekleri göz ardı ederek bu kısır döngüden çıkamayız. Dikkat çekici bir nokta daha var: Bu kadar işsizlik olduğu halde, öte yandan ‘işçi arayan’ firmalar da var. Bu çelişkiyi aklı başında olanların anlaması, daha doğrusu kabullenmesi mümkün değil. Doğrudur, bir yanda işçi arayan var, öte yanda da milyonlarca iş arayan... Tabiî ki, geçmiş yıllarda olduğu gibi ‘Ne iş olsa yaparım’ diyenlerin iş bulması kolay değil. Şartlar değişti ve kalifiye, iş bilen, bir meslek sahibi olanlara iş veriliyor. Ama bu noktada da kabahatli olanlar gençler değil, onları meslek sahibi yapmayan, yapamayan yöneticilerdir. İyi kötü insanlara bir meslek kazandıran ‘meslek liseleri’nin önünü tıkayanlar her halde bu vebalden kurtulamaz. Aynı zamanda ‘aza kanaat’ etmeyi ‘ayıp’layan bir anlayış da işsizliğin büyümesine sebep oldu. Kısa yoldan zengin olmak, çalışmadan, yorulmadan geçinmeyi marifet bilmek gençleri hem işsiz bıraktı, hem de umutlarının sönmesine sebep oldu. “10 yılda 10 milyon genç” sloganları atanlar, tam da bu günlerde açıklanan ‘genç işsizler’ rakamları hakkında acaba ne düşünür? İşsizliğe bugünden yarına çare bulmak elbette mümkün değildir. Ama bu konunun ciddiyetine inanıp kalıcı çare aramakta gecikmemek lâzım. Bugünü değil, yarını düşünerek gençlerin mutlak sûrette bir meslek sahibi olmasına çalışılmalıdır. Acaba işsizliğin büyümesinde, tarım ve hayvancılık konusunun ihmâl edilmesi etkili olmadı mı? Köylerin ve yaylaların boşalmasıyla işsizler şehirlere akın etti ve problem daha da büyüdü. Toprağı, suyu, tarımı, hayvancılığı hakir görmenin bedelini ödüyoruz. “İş vardı da biz mi çalışmadık” diyen gençlere ikna edice cevap verebilecek miyiz? 20.05.2009 E-Posta: [email protected] |