Hüseyin GÜLTEKİN |
|
Bediüzzaman’ın ve talebelerinin örnek hasletleri |
Hemen hemen her yönü hârika idi onun. Ferâgati, metâneti, cesareti, ihlâsı, şefkati, iffeti... Hayran kalmamak, gıpta etmemek mümkün değil... Her yönüyle nümune-i imtisâl olmaya, yol gösterici olmaya değer bir büyük insan... Dinî yaşantıdaki hassasiyetlerini, İslâmı yaşamaktaki dikkat ve takvasını anlatmaya, onları ifade etmeye kelimeler kifâyet etmez. Gıpta edilecek, akıllara durgunluk verecek hangi hasletini, hangi hususiyetini ifade edelim ki? Evet, Bediüzzaman’ın baştan sona bizim için nümune-i imtisâl olacak özelliklerini, meziyetlerini dile getirmeye ne bu yazının muhtevası, ne de kalemimiz kifayet eder. Şahsım olarak itiraf etmeliyim ki, takvasını, farz ve vaciplerdeki hassasiyetini, sünnet-i seniyyedeki ittibâ ve ısrarını okuyup öğrendikçe, bu eşsiz insanın büyüklüğünü, mânevî makam ve mevkiini daha iyi derk ediyorum. Diğer yandan da, bu konuda yani onun tarif ve tavsiye ettiği biçimde dînî yaşantımızdaki ihmallerimizi, zaaflarımızı görebilmenin gayretine düşüyorum. Bu noktada elbette Bediüzzaman’a yetişilmez; ama ona benzemeye çalışmak mümkündür. O büyük insanı nümûne-i imtisâl eden, rehber kabul eden talebeleri de, bir çok hususta ona benzemenin, onu taklit etmenin gayretine girerek dînî yaşantılarında medar-ı iftihar olmuşlardır. Meselâ; Bediüzzaman’ın, ilme hürmetinin hatırı için iki yıl Bitlis Valisinin hanesinde kaldığı halde onun altı adet kızından üç büyüğünü hiç tanımadığını bilen ve yine onun “şefkat kahramanları” diye tavsif ettiği ve “mânevî evlâtlarım” diyerek taltifte bulunduğu taife-i nisâ ile görüşmek mecburiyetinde kaldığında sünnet ölçülerine titizlikle riâyet ettiğine şâhit olan sadık talebeleri de, Üstadlarının bu hâllerinden hareketle, mümkün oldukça, nâmahremleri olan hanımlardan uzak durmayı esas almışlar. Bu meyanda, daha delikanlılık yaşında olan Hüsnü Bayram Ağabeyin annesinin, oğlunu kendi eliyle Bediüzzaman’ın hizmetine tevdî etmek için gittiğinde, Üstadın, Hüsnü Bayram’ın annesine ancak uzaktan muhatap olduğunu hatıralardan öğreniyoruz. Bu konu ile alâkalı olarak, uzunca bir süre önce gazetemizde yayınlanan merhum Ceylan Ağabeyin hanımıyla yapılan bir röportajdan; Ceylan Ağabey derslere gittiğinde, eve dönünceye kadar, hanımının 14 yaşlarındaki halasının oğlunun yanında kalması için kendisinden izin istemesine karşılık kesinlikle buna izin vermediğini öğreni- yoruz. Görüldüğü gibi hemen her konuda Üstadlarını nümûne-i imtisâl kabul eden Nur Talebeleri, bu mevzuda da birer iffet âbidesidirler. Onların bu takvâlarına, bu hassasiyetlerine gıpta etmemek mümkün mü? Belki de farkına varmadan bir çok hassasiyetimizin, duyarlılığımızın aşınmaya yüz tuttuğu bu zamanda, Üstadımızın ve onun hakikî talebelerinin örnek sergü- zeşt-i hayatlarını hatırlamakta fayda var diye düşünüyorum. 31.05.2009 E-Posta: [email protected] |