H. İbrahim CAN |
|
30 Haziran, Irak’ın bayramı olabilecek mi? |
Amerikan güçlerinin Irak’tan çekilmesi anlaşması çerçevesinde, Irak şehirlerindeki birliklerin son çekilme tarihi dündü. 2011 yılına kadar da bütün ülkeden çekilecekler. Amerikalılar, kendilerinin çekilmesi hâlinde kaos olacağı gerekçesiyle çekilmenin ertelenmesini teklif etmişlerdi. Son birkaç gün içinde ikiyüze yakın kişinin intihar bombacılarının saldırıları ile ölmesi de, Amerikalıları teyit eder gibi görünüyordu. Irak Başbakanı Malikî ise bu teklifi kabul etmeyeceklerini, ülkedeki son saldırı dalgasının münferit olaylar olduğunu, genel güvenlik hâlini etkilemeyeceğini belirterek, Amerikan güçlerinin çekilmesini geciktirmeyeceklerini ilân etti. Gerçekten de bu yıl başından itibaren Irak’ta güvenlik hızla düzelmeye, şiddet olayları azalmaya başladı. Son birkaç hafta içinde yaşananlar ise daha çok Malikî’nin yalnızca bir ABD kuklası olduğunu, ülkeyi yönetemediğini, dolayısıyla devrilmesi gerektiğini göstermeye çalışan bir kampanyanın parçası. Malikî ise tam tersi, ülkenin hakimi olduğunu göstermek için, bu çekilmeyi “büyük zafer”, yabancı işgalcilerin püskürtülmesi olarak ilân etti ve 1920 yılında İngiliz askerlerine karşı isyan ile kıyasladı. Hatta 30 Haziran bayram ilân edildi. Bağdat ve Musul dahil bütün karargâhlar kapatıldı. Şu ana kadar kapatılan karakol ve üs sayısı 150. Irak’ta kalacak olan 130.000 asker ise kamu düzeniyle alâkalı operasyonlara müdahale edemeyecek, devriye gezemeyecek. Yalnızca teknik yardım ve danışmanlık hizmeti verecekler. “Bari Bağdat’taki Şiî bölgesi olan Sadr şehrindeki karakolu açık tutalım” dedi Amerikalılar, ama Iraklılar “hayır” dediler. Malikî’nin bu kadar ısrarlı bir şekilde birliklerin çekilmesini istemesinin asıl sebebi, Irak güvenlik güçlerinin bütün Irak şehirlerinin kontrolünü eline aldığını, ülkenin artık işgal altında olmadığını ilân ederek, siyasal iktidarını güçlendirmek. Amerikalılar da, Irak’taki başarısızlıklarını gizleyebilecek böyle bir görüntüyü vermek için Malikî’nin isteklerine karşı çok hassas davranıyorlar. Böylelikle Amerika; “İşte Irak’ta demokrasi ve huzuru getirdik ve şimdi çekilip Iraklılara yönetimi devrediyoruz. Operasyonumuz başarılı oldu” diyecekler. Peki gerçekten öyle mi? Başbakan Malikî’nin beklentilerinin aksine, Irak’ta sular henüz durulmuş değil. İşgalci güçlerin her yerde yaptığı gibi, Irak’ta da dinî ve etnik gruplar arasına nifak tohumları ekildi ve uçurumlar genişletildi. Son zamanlarda hızını arttıran ve ne amaca hizmet ettiğini asla anlamak mümkün olmayan intihar bombalamalarının yeni dönemde de süreceği aşikâr. Şiîler ve Sünnîler arasındaki iktidar kavgası, Kürtler ve Araplar arasındaki petrol kavgası, ülkede uzun süren işgalin oluşturduğu toplumsal doku bozulması, ekonomik istikrarsızlık, ailelerin dağılması, yerlerinden edilmiş insanlar, Amerikan ordusunun çekilmesiyle anında çözülebilecek sorunlar değil. Görünen o ki, Malikî görünüşte sözünü tutmuş ve ülkesini Amerikan ordusunun ‘işgalinden’ kurtarmış olacak. Ancak başı sıkıştıkça yine Amerikalıların yardımını isteyecek. Amerikalılar ise memnuniyetle uçaklarla, helikopterlerle destek adı altında bombalamaya, kan dökmeye devam edecekler. Temennimiz bugüne kadar çok ağır bir bedel ödeyen Irak halkının, yaralarını bir an önce sarabilmesi. Ancak petrol gibi geleceğin en değerli malına sahip olan bu ülkenin başının yakın zamanda dertten kurtulması zor görünüyor. 01.07.2009 E-Posta: [email protected] |