H. İbrahim CAN |
|
İsrail'in, nükleer gücüne kim dur diyecek? |
Dünyanın en iyi bilinen açıklanmamış sırlarından birisi İsrail’in nükleer silâhlara sahip olduğudur. Amerika, bu sırrı 1968 yılından bu yana biliyor. Ancak Amerika ile İsrail arasında bu konuda bir anlaşma olduğu söyleniyor: Amerika bu sırrı açıklamayacak, İsrail de nükleer deneme yapmayacaktı. Şimdi ise Obama yönetimi bu durumu değiştirmeye kararlı görünüyor. Obama nükleer silâha sahip bütün ülkelerin Nükleer Silâhsızlanma Anlaşmasını (NPT) imzalaması ve uymasını hedeflerinden birisi olarak belirledi. Washington’un nükleer silâhlar başmüzakerecisi Rose Gottemoeller ise, resmen İsrail’i bu anlaşmayı imzalamaya çağırdı. İsrail ise inadını sürdürüyor. İlk nükleer reaktörü Dimona’yı Fransızların yardımıyla 1950’li yıllarda inşa eden İsrail, ırkçı Güney Afrika yönetimi ile 1970’li ve 80’li yıllar boyunca bu alanda ciddî bir işbirliğine gitti. Uranyum karşılığı teknolojik ve bilgi sattı. Şimdi İsrail’i NPT’yi imzalamaya zorlayan ABD, bu ülkenin nükleer programının başlatılmasının en büyük destekçisiydi. Bilim adamları ABD’de eğitim gördü. İlk araştırma amaçlı reaktörü Amerika kurdu. İsrail’in nükleer gücüne ilişkin ilk ayrıntılı bilgiyi İsrailli teknisyen Mordeçay Vanunu fotoğraflarıyla birlikte açıkladı. Bu açıklamanın yapıldığı 1986 yılında İsrail yılda 1012 nükleer bomba yapacak kadar plütonyum işliyordu. Halen 200’den fazla nükleer savaş başlığına ve termonükleer silâha sahip olduğu sanılıyor. İsrail tesislerini denetlettirmediği gibi, NPT anlaşmasını Küba, Hindistan ve Pakistan’ın yanı sıra imzalamayan dördüncü ülke konumunda. Kendisinin bu gizli suçlarını gizlemeye devam eden İrsali, bir yandan da İran’a nükleer silâh ürettiği gerekçesiyle saldırma tehdidinde bulunuyor. En son Uluslar arası Atom Enerjisi Kurumu yönetim kurulu toplantısında, görev süresi Kasım ayında dolacak olan Genel Direktör elBaradey ile İsrail temsilcisi arasında bu konuda söz düellosu yaşandı. Suriye raporunu şiddetle eleştiren İsrail temsilcisine, Baradey çok daha şiddetli bir cevap verdi. Özünde NPT’yi imzalamayan ve zamanında Suriye’nin nükleer santralini keyfi olarak bombalayan bir ülkenin sözünü ciddiye almadığı mesajı yatıyordu. Bu arada Amerika ile Rusya, süresi 5 Aralıkta sona erecek olan nükleer başlıkların azaltılmasına yönelik START1 anlaşmasının yerine yeni bir anlaşmanın müzakerelerini yapıyorlar. Kuzey Kore’nin geçenlerdeki kısa menzilli nükleer başlıklı füze denemesi, aslında dünyadaki endişeleri arttırıyor. Obama da Prag’taki konuşmasında nükleer savaş tehlikesinin bitmesine karşın, nükleer saldırı tehlikesinin arttığını ileri sürmüştü. Ortadoğunun en büyük nükleer tehdidini oluşturan İsrail’in bir an önce NPT’yi imzalayarak silâhsızlaşma konusunda, modern çağın getirdiği yükümlülüklerini yerine getirmesi gerekir. Baradey’i, İran’ı, Suriye’yi suçlamak yerine kendi tesislerini denetime açmalı ve NPT’yi bir an önce imzalamalıdır. İsrail’e bunu yaptırabilecek tek güç de Amerika’dır. Obama “Evet Yapabiliriz” iddiasını İsrail’i nükleer silâhlanma alanında hizaya getirebilecek mi? Bölge ve dünya güvenliği açısından çok önemli olan bu görev Obama’nın omuzlarındadır. İsrail de artık uluslar arası hukuku tanımayan, Filistin’de masum insanları katleden, tecrit eden, yoksul bırakan, kendi çıkarına gördüğünde başka ülkelerin topraklarını bombalamaktan kaçınmayan zorba devlet rolünü artık terk etmelidir. Bölgeye gelecek barış ve huzurdan en çok İsrail halkı yararlanacaktır. Tabi aynı bölgede yaşayanlar olarak biz de rahat bir nefes alacağız. 20.06.2009 E-Posta: [email protected] |