Umut YAVUZ |
|
Laboratuvarda Allah'ı hisseden bilimadamı |
Dünkü yazımızda kâinat ve insan ile uğraşan bilim adamlarının Allah’a olan inançlarının başkalarına göre daha fazla olduğunu belirtmiştik. Cambridge Üniversitesi’ndeki Faraday Enstitüsü Direktörü Dr. Denis R. Alexander’in ifadeleri bu hakikate delil olmuştu. Dr. Alexander’in konuşmasında zikrettiği bilim dünyasının bir başka önemli ismi ise Francis Collins idi. Francis Collins, 2003 yılında tamamlanan ünlü İnsan Genomu Projesi’ni yürüten ABD Ulusal İnsan Genomu Araştırma Enstitüsü’nün başkanı ve 2006 Temmuz ayında “Allah’ın Dili” (The Language of God) isimli kitabı yayınlayan bilim adamı. Collins bu kitabına genetik çalışan bir bilim adamı olarak nasıl Allah’a inanmaya başladığını anlatmakla başlıyor. Daha önceden ateist olan ve sonradan bilimsel çalışmaları neticesinde kendi ifadesiyle “laboratuvarda Allah’ı hisseden” ve bulan Collins’in yaşadıkları bütün insanlık için önemli bir örnektir. Hakkında yazılanlar ve kendi ifadelerden öğrendiğimiz kadarıyla, Collins, 16 yaşında Virginia Üniversitesi Kimya bölümüne başlar. Collins çocukluk ve gençlik dönemlerinde hayatında inancın yerinin olmadığını kabul ediyor. Bunun sebebini ise yetiştirilme şartları olarak belirten Collins, ailesinin inanç konusunda ona hiçbir şey vermediğini söylüyor. Üniversite döneminde, yurtta kalırken ateist arkadaşları ile yaptıkları uzun sohbetler de kendisinde ateizm düşüncesinin yerleşmesine destek olur. Bu dönemlerdeki halini Collins ‘agnostik’ olarak tanımlıyor. Agnostisizm ya da bilinmezcilik, Yaratıcının varlığının ya da yokluğunun bilinemeyeceğini öngören bir felsefe akımıdır ve bu felsefenin takipçilerine agnostik denir. Yani Collins’in o dönemler Allah’ın varlığı konusunda kesin bir kararı yok. Kendisi de o zamanki halinden bahsederken ‘bilmiyorum’dan ziyade ‘bilmek istemiyorum’ cevabını verdiğini söyler. Collins üniversiteden mezun olur ve Yale’de fizyokimya dalında doktoraya başlar. Artık kâinattaki her şeyin fizik kanunları ve matematik kuramları ile açıklanabileceğini düşünmektedir ve yavaş yavaş kalbi agnostiklikten ateistliğe doğru yönelmeye başlar. Doktoraya başladıktan iki sene sonra fizikte karşısına çıkan Kuantum teorisinin karmaşık yapısından sıkılıp Biyokimya’ya ilgi duymaya başlar. Belki de maddenin Kuantum düzeyinde her şeyi fizikle açıklayamayacağını görünce ateist düşünceleri bunu kaldıramamış olabilir. Neticede Biyokimya tahmininin ötesinde çok ilgisini çeker. DNA, RNA ve protein gibi moleküllerin yapısı ve işleyişleri, genetik ve biyolojinin matematiksel boyutu onu hayran bırakır. İnsandaki 3.1 milyar harften oluşan DNA dizisindeki bazen sadece bir harfte bulunan bir hata ile çok ciddî hastalıkların oluşabilmesi Collins’in bu moleküle olan hayranlığını artırır ve ilgisini çeker. Bu arada tıp fakültesine gitmeye karar verir ve bunu gerçekleştirir. Bir defasında yaşlı bir bayan hastası ile sohbeti sırasında hastası ona Allah’a inanıp inanmadığını sorar. Böyle bir soruyu beklemeyen Collins şaşırır ve inancı konusunda emin olmadığını söyler. Yaşlı hastası ile aralarında geçen konuşmadan sonra kafası karışan Collins kendisi gibi bir bilim adamının delilleri ve verileri gözden geçirmeden karar veremeyeceğinin bilincine varır. Bu sırada 1980’li yılların sonlarına gelinmiştir ve “insan genom projesi” başlasın, başlamasın tartışmaları doruk noktaya ulaşır. Proje başlar ancak iki yıl sonra projeyi yürüten DNA’nın çift sarmal yapısının kaşiflerinden James Watson, bir anlaşmazlık sebebiyle proje yürütücülüğünden ayrılır. Bu sırada Michigan Üniversitesindeki genom merkezini yöneten Collins bu iş için iyi bir aday olarak görülür. Böyle bir teklif beklemediğini söyleyen Collins, bir insan olarak karşısında Yaratıcının dilini okumaya bir şans olduğunu, insanın nasıl yaratıldığına dair olan sırların bulunabileceği bu önemli işi reddedemeyeceğini hemen anlar. İnsan Genom Projesi 6 ülkedeki 20 genom merkezinde haftanın yedi günü yirmi dört saat çalışılarak sürdürüldü. Nisan 2003’de, yani Watson ve Crick’in DNA’nın sarmal yapısını buluşlarının 50. yıldönümünde artık İnsan Genom Projesi’nin hedeflerine ulaştığı ilân edildi. Collins bu proje sırasında, DNA’yı incelerken Allah’ın dilini okuduğunu fark eder ve ateizm düşüncesine bir nokta koyar. Collins artık inanan biri olarak İnsan Genom Projesi’nin kendisi için çok önem taşıdığını belirtiyor. Allah’ın DNA dilinde yazdığı bu genom kitabını okumaya, anlamaya çalıştığında duyduğu hayranlığın artarak devam ettiğini vurguluyor. Şimdi Collins’in sözgelimi evrim teorisi ile ilgili kendine has ilginç görüşleri olsa da ateizmden tümden vazgeçtiğini ve Allah’ın varlığını kabul ettiğini her fırsatta dile getiriyor. Collins’e göre eğer hiç ıspatlanmamış olan ve hâlâ bir teori olma özelliğini koruyan evrim sözkonusu olsa bile bunu Allah’ın kudretinden başka birşey gerçek kılamaz. Bu da imanın bir boyutudur elbette. Hasılı kelâm bilim adamları fenlerle uğraştıkça Allah’ın varlığını daha yakından hissedeceklerdir. Önce imana ve eğer nasipleriyse de İslâm’a kavuşmalarını diliyoruz. 19.06.2009 E-Posta: [email protected] |