Abdil YILDIRIM |
|
Kelâmın gücü |
Kulak ver duyduğun sese, Her ses ayrı bir lisandır. İnsan küçük bir âlemse, Âlem büyük bir insandır.
Kelâm, yani konuşma sıfatı, Cenâb-ı Hak’kın insanlara bahşettiği en büyük nimetlerden birisidir. İnsanı insan yapan özelliklerin başında konuşma yeteneği gelir denilebilir. Bazı Batılı filozoflar, “İnsan konuşan bir hayvandır” demişler. Bu benzetme bizim açımızdan hoş bir ifade olmasa da, bir Batılı’nın zihniyetinde konuşmanın önemi böyle vurgulanmış demektir. Ama bir Müslüman için kelâm sıfatı, Cenâb-ı Hak’kın subîti sıfatlarından birisidir. Rabbimiz bu sıfatından bir cüz’ünü insana ihsan etmiştir. Belki her varlığın kendine mahsus bir lisânı vardır ama, insanın lisanı aynı zamanda onun en büyük gücünü teşkil eder. Zira sözün gücü silâhın gücünden, dilin gücü elin gücünden çok fazladır. Söz vardır, insanları öldürür, söz vardır insanları güldürür. Yunus Emre’nin dediği gibi, “Söz var kese savaşı, söz var kestire başı”. Ağzımızdaki küçük bir et parçasından ibaret olan dil, yeri geldiğinde orduları harekete geçirir, dünya savaşlarına sebep olur. Bazen de birbirine saldırmak için pür silâh bekleyen orduları savaştan vazgeçirir, öfkeleri teskin eder, husûmeti muhabbete çevirir. Tıpkı, 31 Mart Vak’asında Bediüzzaman Hazretlerinin etkili hitabetiyle sekiz taburu isyandan vazgeçirdiği gibi. İnsanlar arasındaki ilişkilerde kelâm, en fazla ihtiyaç duyulan bir iletişim aracıdır. Atalarımız “İnsanlar konuşa konuşa anlaşır” demişler. Konuşma tanışmaya, tanışma dostluğa vesile olur. Böylece en kadîm dostluklar, en sağlam arkadaşlıklar, en sıcak muhabbetler kelâmın gücü ile elde edilir. Kalplerdeki kırgınlığı, gönüllerdeki dargınlığı, ruhlardaki karanlığı, tatlı bir söz ortadan kaldırıverir. İnsanlar arasındaki münakaşa ve münâzarada da en kuvvetli silâh, söz silâhıdır. Bir insana bir fikri benimsetmek için onu tehdit etseniz, baskı yapsanız, hatta kafasına silâh dayasanız bile, zorla fikrinizi benimsetemezsiniz. Korkusundan bir an için size katıldığını söylese de, silâhı kafasından çektiğiniz anda tekrar kendi düşüncesine dönecektir. Ama aynı insana güzel bir sözle hitap eder, onun hatalarını ve yanlışlarını düzgün bir şekilde ifade ederseniz, hem fikrinizi kabul ettirir, hem de o kişinin dostluğunu kazanabilirsiniz. Zira, “Medenîlere galebe, ikna iledir. Söz anlamayan vahşiler gibi icbar ile değildir”. Kelâmın önemini bir de Batılı dilinden dinleyelim. Amerika’nın ünlü zenginlerinden Philip Armuor, “Bu milyarların sahibi olacağıma, keşke büyük bir hatip olsaydım” demiş. Kelâm zenginliğini dolar zenginliğine tercih etmiştir. Kelâmın gücü, lâfzında değil, mânâsındadır. Kim daha çok bağırıyor, kimin sesi daha gür çıkıyorsa, onun kelâmı daha güçlü demek değildir. Kimin kelâmından hak söz çıkıyorsa, o kelâm güçlüdür. Onun sözü dinlenir, hükmüne boyun eğilir. İnsandan çok daha fazla ses çıkartan ve çok uzak mesafelerden sesleri duyulan canlılar vardır. Ama Cenâb-ı Hak arzın halifesi olarak insanı seçmiş, o büyük emaneti insana bırakmıştır. Çünkü hem konuşan, hem konuşulanları anlayan, hem de sözünü başkalarına dinleten varlık olarak, insanı yaratmıştır. Bu özelliklerinden dolayı kendisine muhatap olarak insanı seçmiş, arzın halifeliğini de insana emanet etmiştir. Her kuvvet gibi, kelâm kuvvetini de iyilik ve fazilet yolunda kullanmalıyız. İnsanları hayra dâvet etmeli, haramdan ve şerden vazgeçirmeye çalışmalıyız. İşte o zaman kelâmın gücü insanı kemâl noktasına çıkartacaktır. 13.06.2009 E-Posta: [email protected] |