Cevher İLHAN |
|
Büyük tehdit; toplumsal cinnet ve cinâyet… |
“İmdat!” işâretleri veren ahlakî aşınma, şiddet ve toplumsal cinnetle hunharlık ve vahşetteki artış, vahâmet boyutlarını aştı. Bunalım ve öfke, saldırganlığa ve âile içi şiddete dönüşmekte, terbiye ve mânevî kültür kodlarını kırmakta; ahlâkı, mâneviyatı ve geleneği hiçe sayan dehşetli cinâyetler işlenmekte. Medyada şiddet ve vahşet olayları âdeta sıradanlaşmakta. Ne var ki toplumu topyekûn sarsan “toplumsal cinnet”, özellikle çocukları ve gençliği tehdit eden tehlikeli vartaya karşı hâlâ ciddî tedbir yok. Cinnet ve cinâyet haberlerinin üstüste yığıldığı sırada bile yetkililer “hiçbir şey yokmuş” gibi hâlâ demeçlerle geçiştirmekteler. Türkiye’nin bir tek ilinde bir hafta içinde 12 cinâyetin işlendiği, Mardin Mazıdağı’nda 44 kişinin öldürülmesi katliâmından, ebeveynin evlâdı katlettiği ve evlâdın ebeveynini, kardeşlerini, akrabalarını sistematik bir biçimde öldürdüğü dehşetli cinâyetlerin devam ettiği süreçte hâlâ gerekli yasal ve mânevî tedbirler gündemde değil… “Mayın yasası”na kafayı takan siyasî iktidar, muhalefetin “cinnet, cinâyet ve vahşet olayları hakkındaki Meclis araştırması”na bigâne. Hâlâ meseleye günübirlik geçiştirme hesaplarıyla bakılıyor… İçişleri Bakanı’nın “Türkiye’nin AB ülkeleri arasında en güvenilir ülke” olduğunu iddia ettiği, Başkent’i örnek vererek son iki yılda suçlarda biraz daha düşme olduğunu, kapkaç olaylarının ve hırsızlığın kaybolduğunu söylediği günde, Ankara’da 24 saat içinde sadece polis sorumluluk bölgesinde meydana gelen olaylarda 10 vatandaş yaralanmış, 7’si hırsızlıktan 62’si diğer suçlardan toplam 96 kişi gözaltına alınmıştı. Ayrıca aynı günde meydana gelen 88 trafik kazasında 15’i yaralanma, 2 bin 682 araca çeşitli suçlardan işlem yapılmış, ruhsatsız silâh, tabanca ve kesici âlet bulundurmaktan, uyuşturucu ticareti yapmak ve esrar bulundurmaktan 30’a yakın şüpheli yakalanmıştı…
YETERSİZ “DİSİPLİN YÖNETMELİĞİ” Okullardaki şiddet olayları ortada. Öğrencilerin yüzde 75’nin okulda psikolojik ve fizikî şiddet uyguladığı ve hatta öğretmenlerin şiddete mâruz kaldığı anketlerle açıklanmakta. Eğitim ve terbiye yuvası olması gereken okulların mânevî terbiye eksikliğinden çürüdüğü, okul çevrelerinde türeyen şiddet yüzünden eğitim seviyesinin ve başarı oranının düştüğü; öğrencilerin yüzde 80’inden fazlasının sanal kumara alıştıran atari salonlarında ya da internet kafelerde zaman harcadığı haber verilmekte. Tedbir alınmaması ve ilgisizliğin devam etmesi halinde okulların hızla “çete yuvası”na dönüşeceği, eğitim kurumlarının eli silâhlı ve sopalı çocuklarla dolacağı uyarısı yapılmakta. Öğretmenler, “yetersiz disiplin yönetmeliği”yle şiddet uygulayan ve suça yönelen öğrencilere karşı caydırıcı tedbir alamamaktan şikâyetçi. Millî Eğitim Bakanlığı’nın okullardaki “vak'a analiz formu” aracılığıyla tutulan istatistiklere göre okullarda en çok ateşli, kesici, delici aletler ve silâhlarla yaralamalar olmakta. Alkol, uyuşturucu, sigara ve kötü madde kullanımı yaşının ilköğretim okullarında ilkokul seviyesine inmesiyle eğitimde kırmızı alarm verilmekte.
ÂCİL TEDBİR ALINMALI Bütün bunlara karşı Bakanlar Kurulunda sigara kullanan bakanın kalmadığıyla övünen Sağlık Bakanı, sigara yasağı ve sigarayla mücadeledeki “başarıları” anlatmakla yetinmekte. Oysa mânevî terbiye eksikliği bilhassa gençleri ve çocukları derinden etkilemekte. Popüler medyanın da sansasyonuyla sürekli şiddet, sefâhet, eğlence kültürü enjekte edilmekte; her şeyi boş veren, içi boş, eğlenceye odaklı, sadist ve çıkarcı nesiller türemekte. “Menfî-muzır mâdenleri” işletilen insanlar canavarlaşmakta. Bazı belediye ve derneklerce tertiplenen herkese açık konser ve eğlence arenaları, eğlence perdesinde suçu teşvik etmekte. Gazetelerde yer alan içki reklâmları, Millî Piyango İdaresine, Totoya-Lotoya bağlı şans ve talih oyunları, internet üzerinden “İddaa” türü kumar ve bahisler, kötü alışkanlıklar, sosyal çevreyi bozmakta, içtimaî hayatı ve zihinleri zehirlemekte. Ahlâk bozucu müstehcenlik ve şiddet, hiçbir yasal ya da ahlakî sınırlama ve müeyyideyle engellenememekte. Keza televizyon dizilerindeki sigara ve alkol özendirmeleri, sihir ve büyü muhtevalı filmler, reklâmlardaki uygunsuz görüntüler, çocuklarda ve gençlerde mânevî tahribata sebebiyet vermekte. Medyadaki açık saçıklıkla ahlâkî dejenerasyonu ön plâna çıkaran yayınlar, âile mahremiyetini, topyekûn toplumu tehdit etmekte. Hükûmetin ve devletin vakit geçirmeden öncelikle bu “büyük tehdit ve tehlike”yi gündeme alıp tedbir alması gerekiyor. Zira bu durum birçok siyasî tartışma ve “sen’li ‘siz’li politik atışma”dan çok daha öncelikli ve âcil… 13.06.2009 E-Posta: [email protected] |