09 Haziran 2009 ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET VE ŞÛRÂDIR İletişim Künye Abonelik Reklam Bugünkü YeniAsya!

Eski tarihli sayılar

Günün Karikatürü
Dergilerimiz

Ali OKTAY

Kani Karaca’nın ardından...


A+ | A-

Geçen hafta 29 Mayıs günü Türk Müziği ve dinin müziğimizin en önemli seslerinden, ustalarından birinin vefat yıldönümüydü. Acı haberi bir program vesilesiyle, diğer müzisyen arkadaşlarımızla Almanya da iken almıştık. 5 yıl önce mayıs ayının 29. günüydü. “Kâni Hoca’yı da kaybettik, duydunuz mu?” dedi neyzenimiz Ahmet Gürsel. Türk Müziği ve Dini Musiki’miz son dönemin en büyük kayıplarından birini daha vermişti. Bu tarihten 2 ay önce değerli musikişinas, şair Memduh Cumhur Bey’le görüşürken Kâni Hoca’nın ağır hasta olduğundan bahsetmiş bazı hatıralarını paylaşmıştı benimle. Demek mukadder sonu çok uzak değilmiş. Hafızamda ve kulağımda kendine has o nefis üslubuyla okuduğu Kur’an–ı Kerim ve naatları kaldı. Aşağıda 9 yıl önce Hürriyet Gazetesi’nin kendisiyle yaptığı röportajdan bir bölümü okuyacaksınız. Orada bir sanatçının dile getirmek zorunda kaldığı sıkıntıyı ve serzenişi de göreceksiniz. Kâni Karaca gibi bir sanatkâra “Üç kuruş için takla atıyoruz. Aç mısın diye soran yok” dedirtmemeliydi bu toplum. Kötümserlik olarak algılanmasın ama toplumumuzun, devletimizin ve kurumlarımızın bu ilgisizliği sürdükçe gerçek sanatkârlardan, daha çok bu acı sözleri duyarız. Neyse bakalım Kâni Hoca merhum neler demiş:

“Klasik müzikte iyi bir üstadın tavrını elde edeceksiniz. M. Nurettin’i beğendiyseniz onun tavrını elde edene kadar çalışacaksınız. Mâkam ve nazariyatı öğrenmek ayrı ayrı şarttır. Usullerde ritm kabiliyeti olacak. Eskiden bir İstanbul tavrımız, şivemiz vardı. Bu şiveyi tatbik ederken Kur’an’da tecvit ve talim usulü hocadan öğrenilir. Makam tatbikatını yaparken kelimeleri ezip bükmemek makam yapmamak lazımdır. İyi Kur’an okuyan birçok arkadaşım var. Ama makam bilmezler. Yunus Balcı,Muharrem Aslantürk, Fatih Çollak, bunlar ehli Kur’an’dırlar. Zamanımızın iyi hafızlarıdır. Arapların tavrı vardır ki kimse bunu taklit edemez. Ederse Kur’an’ın halâvetini bozar. Her kimse,bu şiveyi taklit etmesi için iyi bir Arap hafızından tavır elde etmesi radyodan onların nasıl Kur’ân okuduklarını dinleyerek gırtlağına vasıl olması lazım.

Öyle bir ortamda çıktık ki… Dede Efendi çilekeşlik yaparmış. Karısı çoluk çocuğu yakınırmış. ’Bize bir faydan yok diye. Bestekârlığa başlamış. İlk şarkısı ‘Zülfündedir benim bahtı siyahım’, padişah 2. Mahmud’un huzurunda okunmuş. Dede Efendiyi buldurtmuş ve bir kese altın vermiş. Evdekiler saymakla bitirememiş. O zamanki ortamda olsaydık elimiz soğuk sudan sıcak suya girmezdi. Üç kuruş için takla atıyoruz. Aç mısın diye soran yok…’’ Geçen hafta 29 Mayıs günü Türk Müziği ve dinin müziğimizin en önemli seslerinden, ustalarından birinin vefat yıldönümüydü. Acı haberi bir program vesilesiyle, diğer müzisyen arkadaşlarımızla Almanya da iken almıştık. 5 yıl önce mayıs ayının 29. günüydü. “Kâni Hoca’yı da kaybettik, duydunuz mu?” dedi neyzenimiz Ahmet Gürsel. Türk Müziği ve Dini Musiki’miz son dönemin en büyük kayıplarından birini daha vermişti. Bu tarihten 2 ay önce değerli musikişinas, şair Memduh Cumhur Bey’le görüşürken Kâni Hoca’nın ağır hasta olduğundan bahsetmiş bazı hatıralarını paylaşmıştı benimle. Demek mukadder sonu çok uzak değilmiş. Hafızamda ve kulağımda kendine has o nefis üslubuyla okuduğu Kur’an–ı Kerim ve naatları kaldı. Aşağıda 9 yıl önce Hürriyet Gazetesi’nin kendisiyle yaptığı röportajdan bir bölümü okuyacaksınız. Orada bir sanatçının dile getirmek zorunda kaldığı sıkıntıyı ve serzenişi de göreceksiniz. Kâni Karaca gibi bir sanatkâra “Üç kuruş için takla atıyoruz. Aç mısın diye soran yok” dedirtmemeliydi bu toplum. Kötümserlik olarak algılanmasın ama toplumumuzun, devletimizin ve kurumlarımızın bu ilgisizliği sürdükçe gerçek sanatkârlardan, daha çok bu acı sözleri duyarız. Neyse bakalım Kâni Hoca merhum neler demiş: “Klasik müzikte iyi bir üstadın tavrını elde edeceksiniz. M. Nurettin’i beğendiyseniz onun tavrını elde edene kadar çalışacaksınız. Mâkam ve nazariyatı öğrenmek ayrı ayrı şarttır. Usullerde ritm kabiliyeti olacak. Eskiden bir İstanbul tavrımız, şivemiz vardı. Bu şiveyi tatbik ederken Kur’an’da tecvit ve talim usulü hocadan öğrenilir. Makam tatbikatını yaparken kelimeleri ezip bükmemek makam yapmamak lazımdır. İyi Kur’an okuyan birçok arkadaşım var. Ama makam bilmezler. Yunus Balcı,Muharrem Aslantürk, Fatih Çollak, bunlar ehli Kur’an’dırlar. Zamanımızın iyi hafızlarıdır. Arapların tavrı vardır ki kimse bunu taklit edemez. Ederse Kur’an’ın halâvetini bozar. Her kimse,bu şiveyi taklit etmesi için iyi bir Arap hafızından tavır elde etmesi radyodan onların nasıl Kur’ân okuduklarını dinleyerek gırtlağına vasıl olması lazım. Öyle bir ortamda çıktık ki… Dede Efendi çilekeşlik yaparmış. Karısı çoluk çocuğu yakınırmış. ’Bize bir faydan yok diye. Bestekârlığa başlamış. İlk şarkısı ‘Zülfündedir benim bahtı siyahım’, padişah 2. Mahmud’un huzurunda okunmuş. Dede Efendiyi buldurtmuş ve bir kese altın vermiş. Evdekiler saymakla bitirememiş. O zamanki ortamda olsaydık elimiz soğuk sudan sıcak suya girmezdi. Üç kuruş için takla atıyoruz. Aç mısın diye soran yok…’’ Karaca’dan bir anı 1965’te Hicaz’a gitmeden evvel İstanbul’da İslâm ülkelerinden delegeler ve Mekke’nin ileri gelenleriyle dini sohbet yaptık. Arap tavrıyla Kur’an okudum. Mekkeli ve buranın Vehbi Koç’u gibi olan Hac Bakanı da vardı. Dedi ki ‘Türkiye’ye gelip böyle bir hafızla karşılaşacağım aklıma gelmezdi. ’Beni hacca davet etti. Alem-i Rabıtatü’l-İslam isimli bir toplantı, Kral Faysal’ın sarayında yapıldı. O toplantının açılışında Kur’an-ı Kerim’i bana okuttular. Arap tavrıyla okudum. Çok beğendiler. Hâlâ Cidde Radyosu’nda okuduğum Kur’an yayınlanıyor.

09.06.2009

E-Posta: alioktay@alioktay. net


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (02.06.2009) - Münir Bey ve Fetih

  (26.05.2009) - Adnan Menderes ve bir yasaklı şarkının hikâyesi

  (19.05.2009) - Gönülden dile

  (12.05.2009) - Hâfız Sami Efendi

  (05.05.2009) - Prof. Dr. Hasan Hüsrev Hatemi ya da bir ince duyuşlar hekimi

  (28.04.2009) - Baharın zamanı geldi...

  (21.04.2009) - Mevlid (Vesilet’ün Necât)

  (14.04.2009) - Gönülden dile

  (07.04.2009) - Şiir, gazel ve kader

  (31.03.2009) - Bahar çiçek çiçek gelince güzel…

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdullah ERAÇIKBAŞ

  Ahmet ARICAN

  Ahmet DURSUN

  Ahmet ÖZDEMİR

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Atike ÖZER

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Elmira AKHMETOVA

  Fahri UTKAN

  Faruk ÇAKIR

  Fatma Nur ZENGİN

  Gökçe OK

  Gültekin AVCI

  H. Hüseyin KEMAL

  H. İbrahim CAN

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Kadir AKBAŞ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Mehtap YILDIRIM

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Osman GÖKMEN

  Osman ZENGİN

  Raşit YÜCEL

  Recep TAŞCI

  Rifat OKYAY

  Robert MİRANDA

  Ruhan ASYA

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet BAYRİ

  Saadet TOPUZ

  Said HAFIZOĞLU

  Sami CEBECİ

  Selim GÜNDÜZALP

  Semra ULAŞ

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Umut YAVUZ

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Ümit KIZILTEPE

  İbrahim KAYGUSUZ

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT

Gazetemiz İmtiyaz Sahibi Mehmet Kutlular’ın STV Haber’deki programını izlemek için tıklayın.
Hava Durumu
Yeni Asya Gazetesi, Yeni Asya Medya Grubu Yayın Organıdır.