09 Haziran 2009 ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET VE ŞÛRÂDIR İletişim Künye Abonelik Reklam Bugünkü YeniAsya!

Eski tarihli sayılar

Günün Karikatürü
Dergilerimiz

Ahmet DURSUN

Hangi Türkçe?


A+ | A-

Bir milletin yaşadığı kültür ve medeniyet buhranı, fikir ve edebiyat sahalarında çöküş yaşaması o milletin dilinin bozulmasıyla yakından ilgilidir. Bu bağlamda bugün yaşadığımız kültür ve medeniyet buhranından kurtulmanın bir yolu da, milleti meydana getiren maddî ve manevî unsurların başında yer alan dilin korunmasını sağlamaktır.

Dilin maddî ve manevî değerleri nesillerden nesillere aktaran “kültür taşıyıcılığı” görevi de düşünüldüğünde, bir milletin varlığının devam etmesindeki önemli rolü ortaya çıkar. Dünyada pek az dile nasip olabilecek “imparatorluk dili” nitelemesini hak eden Türkçenin zenginliğini, onun “medeniyet dili” olma özelliğini, “bilim dili” olma yeteneğini kültür ve medeniyetimizin bin yıllık geleneği içinde yer almış son derece zengin edebî eserlerimizde görmek mümkündür. Bununla birlikte, İslâm ile müşerref olmamızdan bu yana zenginleşerek günümüze kadar gelen dilimizin bazı kırılma noktalarıyla bu zenginliğini yitirmeye başladığını kabul etmek ve bunun üzerinde hassasiyetle durmak gerekir. Geldiğimiz noktada dilimizin zedelendiğini, edebiyatımızın kısırlaştığını, ruhumuzun ve dünya görüşümüzün yansıdığı temel eserlerimizi yeni nesillerin anlayamadığını, eski ile yeni arasındaki köprülerin yıkıldığını görmek ve bununla ilgili ciddi tedbirler almak gerekiyor. Bu, gelecek nesillerle aramızda sağlam bağlar kurabilmek, milletimizin devamlılığın sağlayabilmek adına gereklidir.

Geçtiğimiz günlerde medyada da geniş yer bulan 7. Uluslararası Türkçe Olimpiyatları “Türk kültürünün dış dünyaya tanıtılması ve Türkçenin yabancılara öğretimi” gibi bir amaca hizmet ediyor. 115 ülkeden yüzlerce öğrencinin katılarak hünerlerini sergilediği olimpiyatlar, “Kültürel değerlerin ‘insanlık’ ortak çatısı altında gün yüzüne çıkartılması ve kopuk ilişkilerin aşılarak diyalog köprülerinin kurulması aynı dili konuşmakla mümkün olacaktır” şeklinde ifade edilen genel bir amacı içinde barındırıyor. Devlet erkanının ve çeşitli çevrelerin büyük ilgi gösterdiği olimpiyatlarla ilgili çeşitli değerlendirmelerden birinde Toktamış Ateş, “Atatürk bu yarışmayı düzenleyenleri görseydi alınlarından öperdi” dedi. Buna benzer beyanları olimpiyatların başarısı olarak görenlerin dilimizin tarihi sürecinden bîhaber oluşlarını bir tarafa bırakarak, dünyanın en köklü ve zengin dillerinden biri olan Türkçenin 1928 Harf İnkılabı’yla başlayan ve Atatürk’ün de desteklediği ve sonunda uydurmacılığa dönen “öztürkçecilik-özleştirme” hareketinin dil ve kültürümüz üzerindeki yıkıcı etkisini hatırlatmakla yetinelim. Her neyse…

Benim dikkat çekmek istediğim husus ise farklı bir alana işaret etmektedir. Bu işaret; tarihî, dinî ve kültürel değerlerimize yabancılaşmanın hız kazandığı bir dönemde telif edilen Risale-i Nurların diliyle ilgilidir. Bugün İslâmî bir dil kurabilme ve yeni bir söyleyiş biçimi geliştirebilme ihtiyacı her alanda kendini göstermektedir. Bu nedenle Osmanlı’dan Cumhuriyet’e geçiş sürecinde düşüncesini kuran ve bu geçiş sırasında dil, kültür ve medeniyetle ilgili bütün kırılmalara şahit olan Bediüzzaman’ın dili bu noktada bir anahtar kabul edilebilir. Olimpiyatları düzenleyenlerin amaçladıkları gibi, bizi bir çatı altında toplayacak olan ortak dilin “hangi Türkçe” olacağı sorusu önem kazanmaktadır. Dilimizi, ideolojilerinin kurbanı yapan, “Türkçeyi sala bindirip sele veren” uydurmacıların Türkçesi mi, yabancı dil hayranlığıyla Türkçeyi yabancı dillerin istilasına uğratanların Türkçesi mi? Yoksa Kur’ânî terminolojisiyle yeni bir medeniyetin işaretlerini sunan ve bu yolda yeni bir dil oluşturan Risale-i Nurların dili mi? Bize göre, ortak çatı altında toplanacak insanlığın ihtiyacı bu dilin ruhunda yatmaktadır. Bu ruhla insanlığı tanıştırabiliyor muyuz? Asıl mesele budur.

09.06.2009

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (12.05.2009) - Bilge Köyü katliâmı

  (05.05.2009) - Kabine değişikliği

  (28.04.2009) - “İstanbul’da Laila, Sivas’ta Lailaheillallah”

  (21.04.2009) - “Nurculuk” denince akla niye hemen onun adı gelir?

  (14.04.2009) - Amerika’nın Obaması; Karaman'ın koyunu

  (07.04.2009) - Panorama

  (31.03.2009) - Galiptir bu yolda mağlûp

  (17.03.2009) - Sen Türkiye’sin; büyük düşün!

  (10.03.2009) - “One minute!" padişahım

  (03.03.2009) - Nasıl bir Anayasa istiyoruz?

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdullah ERAÇIKBAŞ

  Ahmet ARICAN

  Ahmet DURSUN

  Ahmet ÖZDEMİR

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Atike ÖZER

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Elmira AKHMETOVA

  Fahri UTKAN

  Faruk ÇAKIR

  Fatma Nur ZENGİN

  Gökçe OK

  Gültekin AVCI

  H. Hüseyin KEMAL

  H. İbrahim CAN

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Kadir AKBAŞ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Mehtap YILDIRIM

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Osman GÖKMEN

  Osman ZENGİN

  Raşit YÜCEL

  Recep TAŞCI

  Rifat OKYAY

  Robert MİRANDA

  Ruhan ASYA

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet BAYRİ

  Saadet TOPUZ

  Said HAFIZOĞLU

  Sami CEBECİ

  Selim GÜNDÜZALP

  Semra ULAŞ

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Umut YAVUZ

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Ümit KIZILTEPE

  İbrahim KAYGUSUZ

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT

Gazetemiz İmtiyaz Sahibi Mehmet Kutlular’ın STV Haber’deki programını izlemek için tıklayın.
Hava Durumu
Yeni Asya Gazetesi, Yeni Asya Medya Grubu Yayın Organıdır.