Nejat EREN |
|
Okuma coşkusu, tefekkür deryası |
Anadolu toprağını saran mânevî bahar havası aralıksız devam ediyor. İlk tohum 1926’larda atılmıştı, taşıyla toprağıyla mübarek belde Isparta’nın inci gerdanlığı Barla’da! Zındıka komitesinin başının: “Kur’ân tercüme edilsin, tâ ne mal olduğu bilinsin” tarzındaki küfrî ve sinsî planına tepkiydi bu aynı zamanda. Kaderin büyük tecellisi ile bu zındıka tuzağına karşı; “Şimdi bak Allah’ın rahmet eserlerine: Yeryüzünü ölümünün ardından nasıl diriltiyor? Bunu yapan, elbette ölüleri de öylece diriltecektir; O her şeye hakkıyla kadirdir” (Rum Sûresi: 50.)” âyet-i celîlesinin yüz defa gözyaşlarıyla ve derin bir tefekkür hâlet-i ruhiyesi ile okunması idi işin mayası ve sır noktası! Külliyât’ta “Barla Denizi” ifadesiyle yer alan Eğirdir Gölü’nün kıyısındaki bir kayanın başında derûnî hisler, İlâhî bir ruh hâli, istikametli ve muhkem bir kalp ve müsbeti bu milletin önüne koyup çözüm üretme gayretinde olan bir sâfiyet, tevekkül ve üstün imanın bir tecellisiydi bu! Bin yıllık İslâm tarihine saldırmaya cür’et etmiş küfr-ü mutlaka karşı hakkın susmayan sesi, mukavemetiydi bu! Dar çerçevedeki ilk muhataplar, Barla ve Eğirdir’in unutulmaz dâvâ kahramanları Hulusi Bey, Sabri Efendi, Hakkı Efendi, Marangoz Mustafa, Şamlı Hafız Tevfik, Bahri Amcalardı... Sonra İslâmköy, Kuleönü, Sav, Isparta’nın yılmaz bahadırları Hafız Ali, Hüsrev, Tahiri, Mustafa Güller dâhil oldu nurlu kafileye. Kastamonu, İnebolu ve Eflâni’yi Denizli, Afyon, Emirdağ, Eskişehir takip etti. Onlar bıkmadan, usanmadan dinlediler, yazdılar ve muhataplarına hakikatleri ilettiler. Öyle bir devirdi ki saatler sanki günler gibi, günler seneler gibi, seneler asırları gibiydi. Metreler, kilometreler gibiydi. Şartlar tarif edilmeyecek kadar ağır ve zordu. Ama bu tarihe geçen “Nur Erleri” irade ortaya koydular. Gayret gösterdiler. İnandılar ve başardılar. Nöbet, eksiksiz arkadan gelenlere devredildi. Yazma devri. Ulaştırma devri. Tedbir devri. Neşir devri. Hepsi eksiksiz icrâ edildi. Zamanımıza kadar bu dâvâ eğilmeden, kırılmadan, istikametli bir şekilde geldi. Dünyanın imtihan dünyası olması sebebiyle, her zaman ve zeminin, her hâl ve şartın ayrı ayrı gerekçeleri ve de gerçekleri vardı. O zamanların birinci derecede en şiddetli imtihanı, Risâleleri elle aslına uygun olarak yazmaktı. Sonra, onları okuyup okutmaktı. Sayıları az da olsa farklı mekânlardaki Nur Talebelerine ulaştırmaktı. Kendisine eser ulaşan da onları muhtaç gönüllere ulaştırmak için her türlü yol ve zorluğu ne pahasına olursa olsun aşıp kudsî vazifesini yerine getirmekle mükellef sayıyordu kendini. Zamanımızın en büyük imtihanının artık bu eserleri okuyup okutturmanın yanında, bu hakikatlerin bire bir tatbikini yapmak olduğunu düşünüyorum. Okumadan olmuyor, olmayacak! En başta “şahsî okumalar” önemli. Ondan sonra aile efradı ve dostlarla okumak. Bundan çok daha verimli ve etkili olanı ise “grupla okumak.” İşte şimdi tam onun mevsimi. Bahar ve yaz aylarında “kâinat kitabıyla” birlikte onun gerçek mânâsını ortaya koyan, kâinatın aklı ve dengesi hükmünde olan Kur’ân-ı Azîmüşşan’dan, onun nurlarından okumak. Onun deryasında yüzmek. En büyük mesâiyi bu alanda harcamak. Anadolu Nur Erleri şimdilerde kıpır kıpır Maşaallah! Bin Bârekallah! Çocuklar, gençler, ablalar, ağabeyler herkes “okuma seferberliği” mesâisine dalmış. ‘Farklı gruplara, farklı mekânlarda en güzel şekilde nasıl kitap okutur ve birlikte okuruz?’un cevabını bulmakla meşguller. Güzel plânlar, harika organizeler. Yeni projeler! Hepsi harika ve ümit verici. Hafta sonu toplu piknikler. Mezuniyet törenleri. Mezunlar buluşması. Bir mânâsıyla “Henîen leküm!” sırrı gerçekleşmiş durumda. Aziz Üstad, mezarında mahzun değil Elhamdülillâh. Bahtiyarlığa ortak olmak isteyen, bu platformda yerini alsın. Ruhunu, kalbini, hissiyâtını âb-ı hayat kaynağı olan Kur’ân deryasının mânevî atmosferine bıraksın. Kitap okuma, hele de Kur’ân tefsirini okuma başkalarına bırakılmayacak kadar en önemli bir mesâidir, faaliyettir, nurlanmaktır, paslardan silkinmek, hayata yeniden taptaze tutunmak ve yapışmaktır. Okumalarınızın bol, idrakinizin derin, hissiyâtınızın coşkun, anlayış ve istifadenizin geniş, kalbinizin tatmin ve hoş olması dilek ve temennilerimle... 05.06.2009 E-Posta: [email protected] |