Cevher İLHAN |
|
Gündemin mayınlaması |
Bugün “dünya çevre günü.” Ama kimsenin çevreyi gördüğü yok. Gündem âdeta mayınlanmış. Başbakan’ın tâlimatıyla “kiralatma sistemi”yle mayınlardan temizlenmiş toprakları kullandırma ihâlesine dair “mayın tasarısı” Meclis’te kabul edildi, ama tartışmalar sürüyor. Esasen bütün mesele, “temizlenmiş arazilerin kullandırılması”ndan çıkıyor; bunun için kanun şart. Yoksa hükûmet daha 4-5 yıl sürecek “mayın temizliği”ne öncelik verseydi, yasaya da bu tür tartışmalara da gerek kalmayacaktı. Hükûmetin “yap-işlet-devret” modelinde diretmesi, “tekrir-i müzâkere”yi de neticesiz bıraktı. O denli ki apar-topar toplanan Danışma Meclisi’nde Meclis Başkanı Toptan bile, AKP Grup Başkanvekiline, “Niye bu kadar ısrarlısınız, teklifleri değerlendiremez misiniz?” sorusunu sordu. Başbakan, milletin menfaatlerini esas alarak buna karşı çıkanları “paranoya” olmakla itham ediyor; lâkin en verimli ve bâkir toprakların yarım asra yakın bir süre yabancılara verilmesi riskini bertaraf etmemenin hangi anlama geldiğini izâh etmiyor. Başbakan, “Bunun neresinde İsrail, İsrailli firmalar var?” diyerek uyaranları suçluyor. Fakat hemen peşinden açık açık tasarıdaki “tarımsal faaliyetlerde kullandırılması karşılığında, kullanım süresinden en fazla indirimi teklif edene ihale edilmek suretiyle yaptırılır” cümlesini okuyup, daha baştan “toprakları kullandırma” seçeneğine gerekçeler sıralıyor. “44-49 yıl nerede var?” diye sual ediyor; peşinden “Burada tavan söylenmiştir” cümlesiyle “arazileri kullandırma”nın 44-49 yıla kadar varacağını bizzat ikrar ediyor.
HÜKÛMETİN SÂBIKASI VAR Kamuoyu endişede haklı, çünkü hükûmetin “sâbıkası” var. Zira “Mayın temizleme işinin 4 Ocak 2002 tarih ve 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu hükümlerine göre yapılmasının Maliye Bakanlığına verildiğini” hatırlatan Erdoğan, AKP hükûmetinin kararnâmeyle 2005’te mayından temizlenmesi karşılığında Suriye sınırındaki arazileri 49 yıllığına İsrailli bir firmaya ihâle ettiğini ve bunun Danıştay’ca iptal edildiğini “teğet geçiyor.” AKP hükûmetinin Danıştay’ın sözkonusu kararnâmeyi iptal etmesine rağmen İsrail’in firmaları aracılığıyla ilgilendiği “arz-ı mev’ud” içinde yer alan toprakların 49 yıllığına “mayın temizleme ile organik tarımı” dair metni yeniden “tasarı” biçiminde Meclis’in önüne koymasındaki gereği ve gerekçeyi anlatmıyor, anlatamıyor, gürültüye getiriyor. Ortada açık bir çarpıtma var. Tepki, mayınların temizlenmesine, hatta bunun “hizmet karşılığı” bir yerli-yabancı firmanın yapmasına değil; hassas sınır hattının İsrailli ya da bir başka yabancı ülkenin kontrolünde bırakılması ihtimaline... Bu husus hep nazarlardan kaçırılıyor… Tasarı geçmiş olsa da CHP’nin kanunu iptal için Anayasa Mahkemesi’ne götürdüğü anlaşılıyor... Sahi dünyada mayınları temizleyen şirketlere topraklarını tahsis eden bir ülke var mı? İptal edilmesi kuvvetle muhtemel olan bir “yasa”da neden bu denli ısrar ediyor? İktidarın öncelikle bu soruya cevap vermesi gerekiyor…
TASARI BİZZAT PROVOKE Bu arada sınırdaki toprakları yabancılara kiralatmayı “hayırlı ve övünülmesi gereken bir hizmet” olarak takdim eden Başbakan’ın “milletin hassasiyetleri, bizim hassasiyetimizdir” iddiası da enteresan… Belli ki Başbakan “mayın ihâlesi” kanunuyla Suriye sınırındaki arazilerin yabancı şirketlere verilmesini “çok değerli hizmetler”den sayıyor. Bunun engellenmesini, “Çözüm süreçlerini provoke etmek, baltalamak” olarak yorumlamıştı. Ancak “Irak’ı işgale giden 65 bin Amerikan askerinin Türkiye toprakları üzerinden geçmesi ve konuşlanması tezkeresi”ne hükûmet olarak nasıl imza attığını açıklamıyor. Yine hükûmetin, başta Irak üzerine binlerce sortinin yapıldığı İncirlik Üssü olmak üzere onlarca havaalanı ve limanın Amerikan askerlerinin, silâh ve mühimmatının nakil ve dağıtımına açılması kararından bahsetmiyor. Partisinin “öncü ve değişimci, ezberleri bozan, statükoyu zorlayan, dar kalıpları, dar sınırları aşma gayretinde olan bir parti olduğunu” anlatıyor. “Ezberleri bozan, statükoyu zorlayan, dar kalıpları, dar sınırları aşan” politika bu mu? 05.06.2009 E-Posta: [email protected] |