Recep TAŞCI |
|
Bakan haklı |
Çiçeği burnunda Maliye Bakanı Mehmet Şimşek şaşırmış ve isyan etmiş. Niye mi? Koltuğuna oturur oturmaz kurmaylarını, bürokratlarını toplamış, brifing almış. Bir de ne görsün? Katma Değer Vergisi ve Özel Tüketim Vergisi gibi dolaylı vergilerin, toplam vergi gelirleri içindeki payı yüzde 70’lere dayanmış. Yani... Toplanan 100 liranın 70 lirası bu tür vergilerden sağlanıyor. “Olmaz” demiş Bakan “Böyle vergi düzeni olmaz.” Hatta şunu da ilâve etmiş: “Bu kadar vergi bu idare olmasa da toplanır.” Sayın Bakan bu sözleri sarf etti mi sarf etmedi mi emin değiliz. Basına böyle yansıdı. İzleyebildiğimiz kadarıyla tekzip edilmedi. Eğer söylemiş ise çok haklı. Böyle açık sözlü siyasetçilere ihtiyacımız var. Haklı da... Şaşırmasına ve isyan etmesine bir mânâ veremedik. Bakanımız ekonomiden, maliyeden uzak biri değildi ki vergi sistemimizden bihaber olsun. Sağır sultan biliyor ki ülkemizde yıllardır dolaylı vergilerin payı çok yüksek. Bunu Maliye Bakanı koltuğuna oturduğunda öğrenmesi ve dile getirmesi tuhaf. Yine de iyi bir çıkış, takdir edilmeli. Teşhiste tam isabet. Şimdi konuya yabancı olanlar şunu sorabilir; Dolaylı vergilerin payı yüksekse ne olmuş, ne değişir? Öyle ya da böyle vergi vergidir. O zaman şu dolaylı, dolaysız vergi ayrımını bir kez daha hatırlatalım. Yediğimiz, içtiğimiz, giydiğimiz, ısındığımız, bindiğimiz aklınıza gelen her türlü mal ve hizmet bedeli içinde vergi var. Bunları satın aldığınız anda vergisini farkına varmadan ödersiniz. Zengin, fakir ayrımı yoktur. Bu yüzden vergi literatüründe dolaylı vergiler gayri adil diye nitelendirilir. Dolaysız vergiler doğrudan kazanç üzerinden alınır. Kişi ücretli ise işvereni tarafından ücretinden kesilir, maliyeye yatırılır. Kişi avukat, doktor, tüccar ise kazancını kendi beyan eder, bu beyana göre vergisini öder. Şirketler, bankalar için de aynı usul geçerlidir. Dolaysız vergiler malî güce göre ödendiğinden adil kabul edilir. Ne kadar kazanç o kadar vergi. İşte kazanç üzerinden alınan ve adına dolaysız denilen bu vergiler bizim ülkemizde toplanamıyor. Toplanamayınca... Adaletsiz olan dolaylı vergilere yükleniliyor. Benzine, sigaraya, elektriğe, telefona, doğal gaza zam üstüne zam yapılarak vergi gelirleri arttırılmaya çalışılıyor. Ama olan bunları kullanan, tüketen fakir, fukara, işsize oluyor. 1980‘lerden başlayarak bugüne kadar gelmiş geçmiş bütün hükümetler bu yolu seçmiş. Neden halkın ezilmesine göz yumulmuş? Cevabı gayet basit. Kolay yol. Bakanın dediği gibi binlerce personele sahip bir Gelir İdaresine de lüzum yok. Masrafsız. Hem de tepki çekmiyor. Sessizce, incitmeden vergisini topluyor. Dolaysız vergi öyle mi ya? Elini doğrudan vatandaşın cebine atıyorsun. Zor iş. Takip gerekiyor. Denetim gerekiyor. Fazla zorlarsanız oy da kaybettiriyor. Hangi politikacı bunu göze alabilir? Bu sebeple tüccar, sanayici, serbest meslek sahibi, kuyumcu otelci kazancından dolayı vergi mergi ödemez. Ödeyen de asgarî ücretli kadar öder. Her yıl meslek grupları itibariyle ödenen vergiler açıklanır. Tablo hiç değişmez. En başta Noterler yer alır. Çünkü onların kaçırma şansları yoktur. Hemen arkasından gelen meslek grupları da komik denecek tutarlarda vergi ödeyerek sıralamaya girerler. Peki toplumun neredeyse tamamı nasıl vergi kaçakçısı olabilir? Olur. Zira sistemin bizzat kendisi vergi kaçakçılığını teşvik etmektedir. Halbuki devlet vergisiz yaşayamaz. Sağlık, eğitim, iç-dış güvenlik, adalet, alt yapı, sosyal güvenlik hizmetleri için para lâzımdır. Tek sağlıklı ve sürekli gelir kaynağı halktan toplanan vergilerdir. Aksi halde borçlanılır, aşırı faiz ödemek zorunda kalınır, malî disiplin bozulur. Ekonomik darboğazlara sıkça girilmesi ve şiddetli hissedilmesinin bir nedeni de “vergi alma borç al” politikalarıdır. Öncelikle yapılması gereken adil, yaygın ve herkesin anlayabileceği bir vergi sisteminin kurulmasıdır. Hastalığa isabetli teşhis koyan Sayın Bakanın, tedavide de aynı başarıyı göstermesini bekliyor, yeni görevinin hayırlı olmasını diliyoruz. 01.06.2009 E-Posta: [email protected] |
Önceki Yazıları (25.05.2009) - Enflasyon düştü, sevinelim mi? (11.05.2009) - Elin parasıyla sefa (27.04.2009) - Bankacılık mı, tefecilik mi? |