Faruk ÇAKIR |
|
Timsah gözyaşlarına mendil sunalım! |
Beklenen oldu ve Türkiye nüfusu içindeki ‘yaşlı’ların sayısı hızla artmaya başladı. Böylece, yıllardan beri sürdürülen ‘çocuk yapma, kariyer yap’ propagandasıyla netice alındığı ortaya çıkmış oldu. Araştırmalardan ortaya çıkan bu durum şöyle özetlenebilir: 2000-2008 döneminde Türkiye’de 25 yaş altı nüfus 2 milyon 889 bin 467 azalırken, 65 yaş ve üstü nüfus 1 milyon 34 bin 474 artmış. (AA, 29 Mayıs 2009) Türkiye İstatistik Kurumu verilerinden derlenen rakamlarda başka ‘ayrıntılı’ bilgiler de var, ama onları aktarmaya gerek yok. Özetle, toplam nüfus içerisindeki genç nüfus 2 milyon azalırken, ‘yaşlı’ nüfusu da 1 milyon artmış. Dikkat çekici olan bir nokta da, bu haberlerin medyada yer alış şekli oldu. Haberler, “Eyvah, biz de Avrupa gibi ‘yaşlı’ ülke oluyoruz. Bu gidişle ülkemizde ‘genç’ kalmayacak” şeklinde duyuruldu. Acaba akıtılan bu ‘timsah gözyaşları’na inanmak gerekir mi? Düne kadar değil, bugün bile “çocuk yapma, kariyer yap” diyenlerin; şimdi “Eyvah nüfusumuz azalıyor” diyerek ‘üzülmeye’ hakları var mı? Tabiî ki bu konudaki tartışmalar bu günün meselesi değil. Gerek siyasetçiler ve gerekse sosyal bilimciler, tıp uzmanları ve kendisini ‘yetkili’ kabul eden herkes bu konuları tartışıyor. Bilhassa son yüzyılda, çocuk sahibi olmak bazı aile ve milletler için ‘yük’ olarak kabul edildi. Çocuk sahibi olmanın ve onunla meşgul olmanın kadınların ‘özgürlüğünü’ sınırlandırdığı iddia edildi. Bu taun ve felâket öyle bir yayıldı ki, evlendikleri halde çocuk sahibi olmamak için direnenler dahi ortaya çıktı. Bazıları da bir adım daha artarak evliliğe ve aileye tamamen karşı çıktı. ‘Mim’siz ‘medeniyet’ de bu anlayışı körükledi ve insanlık tam anlamıyla ‘duvar’a dayandı. Yanlıştaki bu ısrar, Avrupa’nın ‘ihtiyarlar kıt'ası’ olmasıyla neticelenince bu defa hatadan dönmek için çalışmalar yapılmaya başlandı. Yıllar boyu ‘çocuk’lara hayat hakkı tanımayan Avrupa, artık kurtuluşun ‘çocuk’larda olduğunu anladı. ‘Özgürlüğe engel’ olarak görülen evlilik, artık Avrupa’da da teşvik ediliyor. Meselâ, geçen yıllarda Almanya’daki caddelerde asıldığına bizzat şahit olduğum ve gençlere hitap eden ‘bilboard’lara şöyle yazıyordu: “Gençler, aile kurun, evlenin. Aile olarak yaşamanın en az 100 tane faydası var.” Bizde bazı kesimler hâlâ ‘çocuk’ sahibi olmayı ‘özgürlüğe engel’ olarak görüyor, ama son haberler her halde onları da uyandırmaya vesile olacak. Artık eskisi kadar ‘doğum kontrolü yapın’ şeklinde propagandalara şahit olmuyoruz. Avrupa’daki şebekeler ‘üflemeyi’ bıraktığı için olsa gerek, bizdeki temsilcileri de artık ‘oynamıyor.’ Bakınız, ‘nüfus planlaması’ diye millete yutturulmaya çalışılan ‘tuzağın’ altından da yine 12 Eylül İhtilâlinin uygulamaları çıkıyor. Bu konudaki bir hatırasını anlatan eski bakanlardan Hasan Celal Güzel (özetle) şöyle yazmış: “12 Eylül Darbesi’nden sonra, Ulusu Hükûmeti’nin programını yazmakla beni görevlendirdiler. Devlet Bakanı Prof. Dr. İlhan Öztrak ise çalışmaları koordine edecekti. Öztrak, nüfus planlamasıyla ilgili yazılı bir not vererek, bunu da Hükûmet Programı’na dahil etmemi istedi. Dediğini yapmadım ve programı Başbakanlık Matbaası’na gönderdim. Öztrak, programın son halinde nüfus planlamasını göremeyince, “Hasan Celâl Bey, nüfus planlamasının konulmasını Amerikalılar Konsey’den (darbe cuntası) istemişler. Mutlaka koymamız lâzım” dedi. Ben gene oyaladım. Öztrak, sabaha karşı matbaaya gidip nüfus planlamasını programa bizzat koydurmuş... Yıllar geçti. Özal Başbakan oldu. Bu defa eşinin başkanı olduğu ‘Türk Kadınını Güçlendirme Vakfı’ nüfus planlaması faaliyetlerinde bulunuyordu. Bir gün Başbakanlık Konutu’nda rahmetli Özal’a, nüfus planlaması konusundaki müşterek mücadelemizi ve hâtıralarımızı anlattıktan sonra, ‘Turgut Ağabey, her şey aklıma gelirdi de, bu noktaya varacağımızı düşünemezdim’ diye sitem ettim. Çok müteessir oldu ve sesini çıkarmadı.” (Radikal, 16 Mart 2009) Her konuda olduğu gibi bu konuda da ‘fıtrat’ı esas alalım, yeter... 01.06.2009 E-Posta: [email protected] |