Osman ZENGİN |
|
Ezher Camiinde Cuma namazı |
Bizi Kahire’ye götürecek uçağımız, aynı zamanda Afrika kıt’asına da götürüyordu. Bu düşüncelerle; İstanbul’dan, Avrupa kıt’asından havalanıp, Mısır Hava Yollarının (Egypt Air) uçağında mutad olduğu üzere, ”Subhanellezi sahharana…” diye başlayan ve yolculukta okunması sünnet-i seniyye olan âyet uçağın ses sisteminden okunarak, havalandık. Anadolu’yu, Asya kıt’asını da kat ederek, üç hafta kadar kalacağımız menzilimize vasıl olduk elhamdulillah. Aslında bu üç kıt’ada devam eden yolculuğumuz esnasında Türkiye ile Mısır’ın ortak bir yönü de aklıma geldi. İki devletin de Asya kıt’asında toprakları olduğu gibi; Mısır’ın Afrika, Türkiye’nin de Avrupa’da toprakları vardı. Tabiî, Mısır’ın topraklarının az kısmı Asya’da iken, Türkiye’nin topraklarının ise çoğunluğu Asya’da idi. Kahire Havaalanına indiğimizde 25 derece civarında olan bir hava sıcaklığı, adeta yüzümüzü yalayarak “hoş geldiniz” diyordu. Bir başka hoşamedi yapan da, havaalanındaki Hz. Yusuf'un (as), yıllar sonra bir araya geldiği ailesine söylediği söz olan âyet-i kerime yazısıydı: ”Mısır’a emniyet içerisinde giriniz!” Gerçekten de, hem o dua makamındaki sözün tesiriyle, hem de polisiye tedbirlerin biraz fazla olmasıyla Mısır, dünyanın sayılı emniyetli beldelerinden biridir. Bize esas hoşamediyi yapan ise; kızım Fatma Nur’un, annesine ve bana sarılarak “hoş geldiniz” demesi olmuştu. İki sene sonra yine dünyanın büyük şehirlerinden biri olan Mısır’ın başşehri olan Kahire’deydik. Uçak inişe geçtiğinde dikkat ettim, yirmi milyon civarındaki nüfusuyla bayağı büyük bir şehir Kahire. (İstanbul’un 12-13 milyon olduğu hatırlanabilir.) İlk Cuma namazını Ezher Camiinde kılmayı planladım. Hep beraber bulunduğumuz semtten taksiyle, 10 km. kadar (bizim parayla 4 lira civarında) yol alıp, Ezher ve Hüseyin Camii (Hz. Hüseyin’e ithafen yapılan ve şehid başının orada olduğu rivayet edilen cami) ile, Han Halil denilen, kapalı çarşı ve bedestenlerimize benzeyen çarşının bulunduğu yere gelerek Ezher Camiîne girdim. Burada; namaz saatinden önce bizdeki gibi vaaz yapılmayıp, en az yarım saat kadar süren Kur’ân okunuyordu. Eskiden bildiğimiz ve çoğu da rahmetli olan; Muhammed Sıddık Mınşavi, Halil Husayri, Abdussamed, Mustafa İsmail, Abdulfettah Şaşaî gibi hafızların da burada Kur’ân okuduğunu biliyorduk. "Acaba son zamanların meşhur hafızları mı okur?“ düşüncesiyle ön saflardan bir yere oturdum. Yaşlı ve nefes almakta zorlanan bir zat okumaya başladı. Mınşavi'ye benzeyen bir sesi vardı. Ama tanıyamadım. Tam o esnada, bir TV kameramanı çekim yapmaya başladı. Az sonra da üç kişilik bir ekip, ama daha profesyonel ve büyük bir çekim ekibi geldi. Muhtemelen Amerika TV'lerinden biriydi. Tam benim önümde çekim yapmaya başladılar. Namaz boyunca da çekim devam etti. Anladığım kadarıyla, ABD başkanı Obama’nın Mısır ziyareti öncesi bir tanıtım çekimiydi bu. Kahire Üniversitesinde konuşma yaptıktan sonra muhtemelen ziyaret edeceği yerlerden biri olan Ezher Camiînin de tanıtımını. Güzel bir Kur’ân ziyafetinden sonra namazın sünnetini kılıp, hutbeyi dinlemeye oturduk. Tabiî, burada bizdeki vaaz yerine, hutbe uzun okunuyordu—ki en az yarım saat. Aslında, Peygamberimizin (asm) “Hutbeyi kısa tutun, namazı (namazda okunacak kıraatı) uzun” hadis-i şerifi de biliniyordur, ama uygulama böyle. Namazı müteakiben, Han Halil Çarşısını gezdim ve ilk ziyaretimizi böylece tamamlayarak eve döndük. 02.06.2009 E-Posta: [email protected] |