Umut YAVUZ |
|
Çözüm iklimi muhafaza edilmeli |
ABD Başkanı Barack Obama, İslâm dünyasına Türkiye’den verdiği mesajları pekiştirmek ve daha da açmak üzere bu hafta Kahire’den bir konuşma gerçekleştirecek. Türkiye’den verdiği mesajların genel olarak İslâm dünyasına olduğu varsayılırsa bu sefer daha spesifik olarak Arap dünyasına ve daha da önemlisi Orta Doğu’ya mesajlar vermesi beklenebilir. Obama’nın ne söyleyeceği elbette önemlidir. Ancak ne söyleyeceğinden çok ne yapacağı bizi daha çok ilgilendirmeli. Zira dünyanın artık boş lâflardan çok ciddî mânâda icraatlere ihtiyacı vardır. Küresel ölçekte kemikleşmiş kabul edilebilecek bir çok sorun için yeni umutların yeşerdiği bir iklimin kıyısında olduğunu söyleyebiliriz. Ülkemizdeki PKK sorunu (daha geniş anlamda Kürt sorunu), hemen yakınımızdaki Karabağ meselesi, güneyimizde Kıbrıs meselesi, Filistin meselesi ve daha bir çok problem... Bütün bu meselelerde son dönemlerde yapılan açıklamalarda çözüme yönelik mesajlar ve umut verici söylemler ön planda. Ancak bütün bunlar bu meselelerin kesinlikle çözüleceği anlamına gelmiyor ne yazık ki. Zira daha öncede bir çok meselede dünya liderlerinin oldukça umut verici mesajlar verip daha sonra müzakere masasından hayal kırıklığı ile kalkıldığına şahit olduk. Bu sefer çözüm ikliminden yeniden kaybetme iklimine geçmemek için yapılması gereken bazı önemli şeyler var. Öncelikle tarafların masaya oturmadan önce meselenin ne olduğu konusunda mutabık olmaları ön şarttır. Yani çözüme gelmeden önce sorun üzerinde mutabakat gerekiyor. Ayrıca meseleyi doğru teşhis etmek de doğru çözümü bulmak adına en önemli şartlardan biridir. Üçüncü şart ise muhatapların doğru belirlenmesi ve her iki tarafın da tek ses ve tek yürek olarak, ihtilâfa yer vermeden müzakere masasına oturmalarıdır. Taraflardan biri bölünmüş veya ciddî ihtilâf halindeyse o masadan çözümle kalkmak hayal olur. Yerel ve global ölçekteki meselelerde ne yazık ki bu üç önemli şartın bir arada yerine getirildiği mesele neredeyse yok gibidir. Dolayısıyla da çözüme çok yaklaşıldığı zamanlarda bile en ufak bir inhiraf da yeniden başlanılan noktaya hatta başlanılan noktanın daha da gerisine gidebilme ihtimali vardır. Bu sebeple siyasal problemlerin tarafları ve arabulucuları müzakere masaları ihdas etmeden önce tarafların anlaşmaya gerçekten niyetli olup olmadıkları ve daha da önemlisi anlaşmaya müsait olup olmadıklarını gözden geçirmelidir. Aksi halde sonuç alınamayacağı gibi, daha kötü ihtimallere de kapı aralanabilir. Bu vechelerden bakınca Obama’nın İslâm dünyasına yapacağı konuşma elbette önemlidir ancak ne yazık ki yeterli değildir. Zira Obama’nın İslâm dünyası ve İslâm dünyasının sorunları karşısında göstereceği tavır ve tutumlar ve atacağı adımlar söyleyeceği şeylerden çok çok daha önemlidir. Şimdiye kadar ABD’nin, İsrail’in yasa dışı iskân politikası ve Filistin Devleti’nin kurulması konusundaki tutumları olumluydu. Ancak bu zaman zarfında İsrail tarafının beyanatlarının ne yazık ki çözüm yanlısı olmadığını da müşahede ettik. ABD gerçek mânâda arabuluculuk yapacaksa öncelikle kendisini İsrail’in boyunduruğundan kurtarmalı, İsrail’i makul bir çözüme ikna etmeli ve Filistin halkının ihtilâfına ve bölünmesine sebep olan siyasal unsurları bertaraf etmeye yönelmelidir. Meseleler ancak doğru teşhis edilir ve çözümde de mutabık olunursa çözülebilir. Bütün sorunlarda, çözüm ikliminden yeniden kaybetme iklimine kayılmamasını diliyorum. 03.06.2009 E-Posta: [email protected] |