Sami CEBECİ |
|
Afyon ve Uşak hattı |
Uzun bir aradan sonra dâvet üzerine Uşak iline gidiyordum. Bu tür yolculuklarda daha bir dikkatli olduğum ve erken çıktığım halde, yoğun trafik yüzünden terminale bir dakika geç ulaştım. Doğrudan otobüsün olduğu perona gittim, fakat otobüs yoktu. Telâşla yazıhaneye gittim. “Otobüs gitti” dediler. Kırk senelik hizmet hayatımda böyle bir şey ilk defa başıma geliyordu. Yapacak bir şey yoktu. Uşak’taki derse yetişmem sıkıntıya girmişti. Vazifeli şahsa “Şimdi ne olacak?” diye sordum. “Aynı biletle 17 otobüsüyle göndereceğiz” dedi. O sırada Nejat Eren kardeşim de gelmişti. Afyon’a gitmesi gerekiyordu. Aynı otobüsten o da bilet aldı. Bir buçuk saat beklemek zorunda kaldık. Uşak’taki dostlara bilgi verdik “Bunda da bir hayır vardır” dedik. Geç kalmanın bedeli olarak 50 nolu koltuğa oturdum. Uçak gibi konforlu bir otobüstü. Her koltuğun arkasında televizyon ekranı olup, istenilen kanal izlenebiliyordu. Biraz sonra otuz yaşlarında genç bir adam pencere tarafına oturdu. Hayırlı yolculuklar diledim. “Size de” dedi ve kulaklığı takarak televizyon kanallarında gezinmeye başladı. Tamamen dış dünyadan alâkası kesilmiş ve sanal dünyada kaybolup gitmişti. Kulaklığını ancak Uşak’ta çıkardı. Hiç sohbet etmeye fırsatımız olmadı. Konforlu hayat hizmetimizi de engellemişti. Çok hayıflandım, ama nasipten dışarı bir şey olmaz, diyerek teselli buldum. Uşak terminalinde Mesut kardeş bizi bekliyordu. Kucaklaştık ve sür'atle hizmet merkezine ulaştık. Seksen metre karelik salon oldukça kalabalıktı. Kaşbelen Köyünden gelen genç ve orta yaşlı gönül dostları da vardı. Bir buçuk saate yaklaşan sohbetten sonra yatsı namazı kılındı. Seneler önce gittiğim Uşak’ta, bir apartman girişinde tek bir dershane bulunuyordu. Bu gidişimde gördüm ki, dört katlı ve geniş daireli bir hizmet merkezi yapılmış. Halka ve gençliğe dönük ciddî çalışmaları var. Uşak ilinin geleceği parlak görünüyor. Bu gayretli ve çalışkan dâvâ adamlarına Cenâb-ı Haktan ihlâslı ve başarılı hizmetler niyaz ediyoruz. Cumartesi günü 13 otobüsü ile Afyon yollarındayız. Gelirken geç kalmamız bize iyi bir ders olmuş ki, on beş dakika öncesinden terminalde olduk. Vaktimizi de Cemil ve Hüseyin kardeşlerle sohbet ederek değerlendirdik. Hani, Temel idama mahkûm olmuş da, sehpaya götürülürken “Son bir isteğin var mı?” diye sorulmuş. O da “Bu, bana ders olsun” demiş. Evet, olaylardan iyi ders almalı ve gereği de yapılmalıdır. Afyon terminalinde Ali ve Fehmi kardeşlerle buluşup hizmet merkezine gittik. Üniversiteli genç kardeşler bizi bekliyordu. Öğle namazını müteakip onlarla bir buçuk saat sohbet ettik. Oldukça verimli geçmişti. İkindi sonrasında esnaf dostlarımızı ziyaret ederek vaktimizi değerlendirdik. Afyonlu gönül dostlarımız, dört katlı hizmet binasının son katını uzay çatı yaptırarak, yekpâre seminer salonu haline getirmişler. Yüz altmış tane sandalye vardı ve hepsi doluydu. Bir buçuk saate yakın “Risâle-i Nur Mesleğinde müsbet hareket ve cihad kavramı” adını verdiğimiz seminerimizi dostlarımızla paylaştık. Bediüzzaman Hazretleri, mesleğinde müsbet hareketi esas almış, hayatı boyunca menfî hareketlerin hiçbirisine karışmadığı gibi öyle olanları da vazgeçirmeye çalışmış. 31 Mart 1909 ayaklanmasında yatıştırıcı rol oynayan hizmetleri, 1. Cihan Savaşı öncesi Şeyh Selim hadisesi ve Cumhuriyet döneminde patlak veren Şeyh Said isyanı ve Menemen Olaylarındaki müsbet hareketi buna delildir. Dahildeki cihad ile hariçteki cihad arasındaki farkı ortaya koyan Bediüzzaman “Kuvvet kullanarak hak aramaktan Kur’ân bizi men ediyor” diyerek, dahildeki mânevî tahribâtı, mânevî ihlâs sırrı ile, irşât ve tenvir eksenli bir hizmet metoduyla tamir etmeyi asıl kabul etmiştir. Çeşitli sebeplerden dolayı Türkiye’yi “dar-ül harp” sayanlara karşı, bin yıldır İslâmın bayraktarlığını yapan necip bir milletin miras bıraktığı bu vatan topraklarını bir İslâm diyarı olarak nitelemiş, böylece radikal ve siyasal İslâmcı olanların çıkarmak istediği fitnelerin önünü almaya Allah’ın izniyle muvaffak olmuştur. Seminerimiz bu minval üzere sona erdi. Dostlarımızla vedâlaşarak ayrıldık. Gece 24 otobüsü konforlu değil vasat bir otobüstü. Yan koltukta oturan Ali Rıza isimli genç adam, Sivas ili Su Şehri ilçesinde yedek parça ticareti yapan bir iş adamıydı. Onunla bir hayli sohbet ettik ve kaynaştık. Ona “Ölümsüzlük Ülkesine Yolculuk” kitabımızı imzalayarak hediye ettik, karşılıklı kartlarımızı verdik. Bu sohbetlerin devamı olarak da www. asyanur.info adresindeki Risâle Sitesini izlemesini tavsiye ettik. Çok memnun oldu. Tekrar görüşmek dileğiyle vedâlaştık. Saat ise, sabaha yakın üç buçuğu gösteriyordu. 03.06.2009 E-Posta: [email protected] |