H. İbrahim CAN |
|
Daha sağcı bir Avrupa Parlamentosu |
Avrupa Parlamentosu seçimleri nihayet tamamlandı. Merkez sol partiler büyük bir hezimete uğrarken, Avrupalı seçmen sağcı ve muhafazakâr partilere yöneldiler. Özelikle Almanya, Fransa, İtalya, İspanya, Polonya, Avusturya, Bulgaristan, Macaristan ve Çek Cumhuriyetinde merkez sağ kesin bir zafer kazandı. Türkiye karşıtı seçim kampanyasıyla büyük başarı bekleyen Angela Merkel’in liderliğindeki koalisyon yüzde 21 ile tam bir hezimete uğradı. Aynı akibet Avusturya’da iktidarda olan sosyal demokratların lideri Werner Faymann’ı da vurdu. Türk düşmanı Sarkozy ise—sağın yakaladığı havadan yararlanarak—yüzde 28 ile önemli bir başarı elde etti. Aynı başarı tüm skandallarına rağmen, merkez sağın İtalya’daki temsilcisi Silvio Berlusconi’ye de güldü. Zapatero’nun sosyalist hükümeti ise İspanya’da hezimete uğradı. Bizi üzen sonuçlardan birisi İslâm ve Türkiye düşmanlığını kampanyasının birinci sırasına yerleştiren Hollanda’dan Geert Wilders’in yüzde 17 ile ikinci sıraya yerleşmesi oldu. İngiltere’de zaten sallanan İşçi Partisi iktidarı, bu seçimlerdeki hezimetiyle daha da büyük bir krize girdi. Solu rahatlatan ülkeler ise Portekiz, Yunanistan ve Malta oldu. Seçimin şu ana kadar açıklanan sonuçlarına göre merkez sağ 736 sandalyeli parlamentoda 270 sandalye kazanırken, sosyalistler ancak 160 sandalye kazanabildi. Seçimlere katılım oranı tüm zamanların en düşük yüzdelerinden birisiydi: yüzde 43,9. Yani 375 milyon seçmenin 210 milyondan fazlası sandık başına gitmemişti. Seçmenin Avrupa düzeyindeki kurumlara ve demokrasiye yeterince inanmadığı açıkça belli. Zaten seçilen milletvekillerine tanınan konuşma süresi iki dakika ile sınırlı. Bu meclisten bir hükümet çıkmıyor. Parlamentonun asıl görevi ise AB mevzuatının nihai onay makamı olması. Mevzuatın yasalaşması üçte iki çoğunluk gerektirdiği için de, koalisyonlar kurulması zorunlu hale geliyor. Zaten asıl yönetim de Avrupa Komisyonu ile bürokratların elinde. Zaten seçim kampanyalarında da yerel konular gündemin en önemli yerini işgal etti. Türkiye’nin üyeliğine karşı çıkmak gibi hususlar ise, daha çok kendi ülkelerindeki Türk karşıtı seçmeni hedef alan manevralardı. Kırka yakın Türk adaydan şu ana kadar Almanya’dan iki, Hollanda ve İngiltere’den birer adayın Avrupa Parlamentosuna seçildiğini biliyoruz. Umarız diğer adaylar da bu başarıyı yakalar. Bu seçimlerin bizim açımızdan önemi, aşırı sağcı partilerin Avrupa Parlamentosundaki varlığının güçlenmesi ve AB’ye giriş sürecimize muhalefetin artması. Avrupa’da beş milyon civarındaki Türk’ün vatandaşlık ve siyasal katılıma yeterli önemi vermemesi, seçimlerdeki etkimizi azaltıyor. Temennimiz bu katılımın gittikçe artması ve tüm Avrupa kurumları ve yapılarında bizi temsil eden, Türk kökenli Avrupalıların bulunması. Seçim sonuçları tüm Avrupalı Türklere hayırlı olsun. 09.06.2009 E-Posta: [email protected] |