H. İbrahim CAN |
|
Seçim sonrası Lübnan’ı neler bekliyor? |
Lübnan seçimleri dün yapıldı. Bu satırlar yazıldığı sırada henüz oy verme işlemleri sürüyordu. Ancak gerek seçim sistemi ve gerekse seçim öncesi dönemdeki gelişmeler, seçimlerin hiçbir tarafın tek başına çoğunluğu ele geçirmesine imkân vermiyor. Zira Lübnan parlamentosundaki 128 koltuk, ülkedeki 18 mezhep grubunun 10 tanesini içine alacak şekilde kontenjanlara bölünmüş durumda. Hıristiyanlara ait 64 sandalyeyi, en fazlası 34 sandalye ile Maruniler olmak üçere 8 grup paylaşacak. Müslümanlara verilen 64 sandalyenin ise 27’sini Sünnîler, 27’sini Şiîler, 8’ini Dürziler ve 2’sini Nusayriler alacak. Bu durum ülkedeki grupları ittifaklar kurmaya itti. 14 Mart ittifakını Hariri’nin partisi Gelecek Hareketi, Marunilerin Lübnan Ketaib Partisi, İlerisi Sosyalist Parti ve Lübnan Güçleri oluşturuyor. Bu ittifak Batı Yanlısı olarak biliniyor. Maruni Patrik Nasrullah Sefir ile Sünnî Müftü Reşid Kabbani bu ittifakı destekliyor. 8 Mart ittifakının başını ise Hizbullah çekiyor. Emel Örgütü ve Marunilerden Ulusal Özgürlük Hareketinin de katıldığı ittifaka Ermeni ve Dürzi Partiler de katılıyor. ABD hiçbir grubu özellikle desteklemediğini ilân etti. Ancak iki ay içinde önce Dışişleri Bakanını, sonra da Başkan Yardımcısı Biden’ı bu ülkeye göndererek Batı yanlısı gruba olan desteğini gösterdi. Yorumcular bu grubun muhalefete düşmesi ihtimaline karşı ABD’nin son üç yılda 410 milyon dolar yardım yaptığı Lübnan ordusuna özel önem verdiğini belirtiyor. Ancak Hizbullah’a karşı Lübnan ordusunu güçlendirip, kullanma politikası Obama yönetiminin işine yaramayacaktır. Zira daha önceki iç çatışmalar ordu komutanlarına Hizbullah ile açık bir çatışmaya girmemeleri gerektiğini öğretti. Siz bu satırları okurken, muhtemelen Hizbullah’ın liderliğini yaptığı grup çoğunluğu kıl payı kazanmış olacak. Bu durum da sonucu Hizbullah’ın alacağı oylardan çok Mişel Aoun’un Ulusal Özgürlük Hareketinin Maruni seçmenlerden alacağı oylar belirleyecek. Dış müdahaleye son derece açık olan Lübnan siyasal yapısının bu seçimlerin sonuçlarından istikrar beklemesi imkânsız. Bir yandan ABD, İsrail ve diğer bazı Batı ülkeleri 8 Mart grubunu desteklerken, öbür yandan Hizbullah’ın İsrail karşısındaki direnişinin ülke içinde –Hıristiyanlar dahil- geniş bir kitle arasında ve Arap dünyasında kazandığı itibarla güçlenmesi, durumu içinden çıkılmaz hale getirecek. Ancak Hizbullah şimdiden Avrupa Birliği ve IMF ile görüşmelere başladığını açıklayarak, iktidara gelebilecek bir çoğunluğu elde etmesi halinde, daha mutedil bir politika sergileyeceğini ima ediyor. Yine de Hizbullah’ın İsrail işgali altındaki Şiba çiftliklerinin Lübnan’a geri verilmesi ve İsrail’e karşı mücadelesinin en büyük unsuru olan Filistin sorununun çözülmesi gerçekleşmeden, daha uzlaşmacı ve barışçı bir tutum sergilemeye başlamasını beklemek imkânsız. Bu durumda önünde önce başbakan sonra da cumhurbaşkanı seçimleri bulunan Lübnan parlamentosunu zor günler bekliyor. İstikrarın sağlanmasında en önemli unsur Marunilerden seçilecek cumhurbaşkanı ile ABD’nin etkilemeye çalıştığı ordunun siyasal tartışmaların dışında kalması ve Hizbullah’ın daha uzlaşmacı bir tavır sergilemesidir. Onlarca yıldır hep bombalanmış sokakları, gözyaşları içindeki insanlarıyla hatırladığımız Lübnan’a bir an önce barış ve huzurun gelmesi, hem ülke hem de bölge için büyük önem taşımaktadır. Lübnan’da etnik ve dinî kimlikleri aşacak ortak ideallere ve millet bilincine ihtiyaç var. Tabiî bir de Suriye, İsrail ve ABD dahil dış güçlerin elini bu ülkeden çekmesine. 08.06.2009 E-Posta: [email protected] |