Şaban DÖĞEN |
|
Belâ ve musibetlere set çekmek |
İNSANIN en büyük emeli, huzur ve mutluluk içinde yaşamaktır. Huzuru ve mutluluğu verecek olan ise Allah’tır. Çünkü dünya misafirhanesinin kanun ve kurallarını O koymuş, rahat bir hayat sürmenin yollarını O göstermiştir. Biz Onunsak, kâinat Onunsa bize Onun koyduğu kanun ve kurallara uymaktan başka ne düşer? İnsanın sonsuz arzu ve emelleri vardır. Ancak bunları elde edebilecek güç ve imkâna sahip değildir. Sayısız belâ ve musibetlere de maruzdur. Ancak bunlardan kurtulabilecek, üstesinden gelebilecek güçte de değildir. Onun için gücü, ilmi, zenginliği sonsuz olan Rabbine sürekli yönelme, Ondan yardım dilemeye muhtaçtır. Peki, Onun yardımına nasıl kavuşulur? Bir âyette, “Ey iman edenler! Siz Allah’ın dinine yardım ederseniz O da size yardım eder ve size sebat verir”1 buyurularak Onun yolunda olmak, dinine hizmet etmek Onun yardımına kavuşmanın bir sebebi olarak gösterilmektedir. Kur’ân’ı, İslâmı öğrenmek ve onu neşretmek için gayret içine girmek Onun dinine yardım etmek ve Allah’ın yardımına müstehak hale gelmek demektir. Bu yapılan iş aynı zamanda bir sadakadır. Allah Resûlü (asm), bir hadislerinde, “İnsanlar ilmi neşretmekten daha faziletli bir sadaka vermemişlerdir,”2 “En üstün sadakanın bir Müslümanın ilim öğrenip onu başkalarına anlatmasıdır”3 buyurmuşlardır. Allah’ı, Peygamberini, Kitabını, kısacası dinle, imanla ilgili ilimleri neşretmek hiç şüphesiz sadakaların en üstünüdür. Sadakanın belâ ve musibetlere karşı birer paratöner olduğunu da biliyoruz. Sadaka insanı kötü ölümden ve gazab-ı İlâhîden korur.4 “Belâ sadakayı aşıp gelemez.”5 Kur’ân’ın asrımıza ve gelecek asırlara bakan hakiki, kuvvetli ve tesirli bir tefsiri olan Risâle-i Nur da önemli manevî bir sadakadır. Onun âfâtın def’ine sadaka gibi vesile olduğuna, ona yapılan hücum ve hizmetlerini engellemenin ise, âfâta karşı olan müdafaasını zayıflaştıracağına dikkat çeken Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri ona ilişmenin yakında bekleyen belâların sel gibi yağmasına sebep olacağını tekrar tekrar hatırlatır ve ne zaman Risale-i Nur’a ve talebelerine ilişilmişse, bir felâketin, bir musibetin geldiğini belirtir.6 Afyon hükümet, zabıta ve mahkemesine arz ettiği birkaç maruzatından biri de çeşitli felâketelere karşı set çeken Risale-i Nur’la uğraşılmasının yanlışlığını hatırlatmaktı. Bu hususta Denizli Mahkemesinde şunları söylemişti: “Mahkeme-i kübrâda milyarlar ehl-i îman olan dâvâcılar tarafından, Kur’ân hakîkatlerine hizmet eden Nur Talebelerini mahkûm ve perişan etmek isteyenlerden ve sizlerden sorulsa ki, ‘Serbestiyet kanunuyla dinsizlerin, komünistlerin neşriyatlarına ve anarşîliği yetiştiren cemiyetlerine müsâmahakârâne bakıp ilişmediğiniz halde, vatanı ve milleti anarşistlikten ve dinsizlik ve ahlâksızlıktan ve vatandaşlarını ölümün îdâm-ı ebedîsinden kurtarmaya çalışan Risâle-i Nur talebelerini hapisler ve tazyiklerle perişan etmek istediniz’ diye sizlerden sorulsa, ne cevap vereceksiniz? Biz de sizlerden soruyoruz.” Bu savunma üzerine o insaflı, adâletli zâtlar Beidüzzaman ve talebelerini berâet ettirmiş, adliyenin adâletini göstermişlerdi.7 Çeşit çeşit musibetlere set olan böylesine kudsî hizmetlere düşman kesilmek, hizmetlerini engellemek aynı zamanda binilen dalı kesmek, musibetlere davetiye çıkarmak olmaz mı?
Dipnotlar: 1- Muhammed Suresi: 7. 2- Feyzü’l-Kadir, 6:287. 3- İbni Mâce, Mukaddime: 20. 4- Tirmizî, Zekât: 28. 5- Feyzü’l-Kadir, 3:195 (H. 3122). 6- Tarihçe-i Hayat, s. 543. 7- A.g.e., s. 485. 09.06.2009 E-Posta: [email protected] |