Sami CEBECİ |
|
Nur mesleğinde ihlâs, sadâkat ve tesânüd |
Asya Nur Kültür Merkezinde devam eden seminerler dizisinin bu haftaki konuğu Ali Vapurlu idi. Ele aldığı konu ise, Nur Mesleğinin en temel düsturlarını ihtivâ ediyordu. Bahsi geçen sıfatlar, âdetâ o mesleğin rûhu mesabesindeydi. Katılanlar oldukça kalabalıktı. Âhirzamanın son müceddidi olan Bediüzzaman Hazretleri, ihlâs, sadâkat ve tesânüd sıfatlarına çok önem vermiştir. Sâdık talebeleri için “Ne kadar az da olsalar, mânen bir ordu kadar kuvvetli ve kıymetli sayılırlar” demiştir. İhlâs; yapılan ibâdetlerin yalnız Allah emrettiği için yapılması ve neticesinde de Allah’ın rızâsından başka bir maksat ve gaye gözetilmemesidir. Tam ihlâs ise, maddî ve mânevî, dünyevî ve uhrevî hiçbir maksat gözetmeden sırf Allah rızâsı için amel yapmaktır. Başta enbiyalar ve asfiyalar, evliyalar ve sâir büyük zatlar bu mânâya uygun hizmet etmişlerdir. Bediüzzaman Hazretleri de onlar içinde en mümtaz şahsiyetlerden biridir. İbâdetin rûhu niyettir. O rûhun rûhu da ihlâstır. Dünyevî faydalar, ancak tercih ve teşvik edici bir unsur olarak görülmelidir. Bu mânâyı Bediüzzaman “Medâr-ı necat ve halâs yalnız ihlâstır” diye özetler. Molla Hamid Ağabey bir görüşmesinde Üstada sorar: “İhlâs Risâlesi evrad değil, ezkâr değil. Niçin başına ‘En az on beş günde bir okunmalıdır’ diye yazmışsın?” Üstad cevaben “Kardaşım! Eğer elinizden geliyorsa haftada bir okuyun” der. Tahiri Mutlu Ağabey de “İhlâsı kazanmak belki kolaydır. Fakat, son nefese kadar muhafaza etmek zordur” demiştir. Bediüzzaman, ihlâsı kazanmak için dört düstur beyan eder: 1- Amelinizde rızâ-yı İlâhî olmalı. 2- Bu hizmet-i Kur’âniyede bulunan kardeşlerinizi tenkit etmemek ve onların üzerinde faziletfüruşluk nev'înden gıpta damarını tahrik etmemektir. 3- Bütün kuvvetinizi ihlâsta ve hakta bilmelisiniz. 4- Kardeşlerinizin meziyetlerini şahıslarınızda ve faziletlerini kendinizde tasavvur edip, onların şerefleriyle şâkirâne iftihar etmektir. Bu düsturların açıklamalarını yapan Üstad, ihlâsı muhafaza etmek için ölümü hatırdan çıkarmamayı ve her an huzur-u İlâhide bulunduğumuzun şuûruyla başkalarının teveccüh ve iltifatını aramayarak riyadan kurtulacağımızı beyan eder. Riyakârlığın sebeplerinden birisinin maddî menfaat, diğerinin şöhretperestlik hastalığı olduğunu ifâde eden Bediüzzaman, desinler için ibâdet, hizmet ve cihad yapılamayacağını söyler. Nur Mesleğinde sadâkat vasfı çok önemlidir. Merhum Zübeyr Ağabey “Sadâkat kelimesinin lügat karşılığı çok kısadır. O ancak yaşanmakla anlaşılır” demiştir. Mi'rac Gecesinin sabahında bu olayı Kureyş reislerine haber veren Hazret-i Peygamber’i (asm) hepsi yalanladılar. Hazret-i Ebûbekir’e söyledikleri zaman “Bunu o mu söylüyor? Eğer o söylüyorsa doğrudur. Vallahi o bana bundan daha garip şeyler söylüyor da ben yine tasdik ediyorum” diyerek, tereddütsüz tasdik etmiş ve Sıddık ünvanını almıştır. Yine, Zübeyir Ağabeyin “Ehl-i imanın imtihanı bir, bizimki ikidir. Üstadın mesleğine sadâkat da diğer imtihanımızdır. Meslekten ayrılmak, meslekî dalâlettir” demesi ilginçtir. “Yol iki görünüyor. Cadde-i kübrâ-yı Kur’ân’iye olan şu mesleğimizden şimdi ayrılanlar, bize düşman olan dinsizlik kuvvetine bilmeyerek yardım etmek ihtimali var” diyen Üstad bu hakikati teyid ediyor. Bayram Yüksel ve diğer ağabeylere mesleğinden ayrılmamak için Kur’ân’a el bastırarak yemin ettiren Üstad “Eğer, Şeyh Abdülkadir Geylâni gelse ve dese ‘Ya Said! Mesleğinden şu kadar tâviz ver, milyonlarca talebelerin olacak ve bu sıkıntıları çekmeyeceksin.’ O mübârek üstadımın elini öpeceğim, fakat mesleğimden zerre kadar tâviz vermeyeceğim” dermiş. Tesânüd; birlik, beraberlik ve dayanışma anlamındadır. Cenâb-ı Hak, Enfal Sûresi 46. âyette meâlen “İhtilâfa düşmeyin. Sonra cesaretiniz kırılır ve kuvvetiniz de elden gider” ferman etmekle mü’minleri birliğe dâvet etmektedir. Bunun ehemmiyetini nazara veren Bediüzzaman “Bizim ihlâstan sonra en büyük kuvvetimiz tesânüddür. Tesânüd bozulsa cemaatın tadı kaçar. Hayat, vahdet ve ittihadın neticesidir. İmtizaçkârâne ittihad gittiği vakit, mânevî hayat ta gider” demektedir. En büyük kuvvetimizden biri olan tesânüdü bilerek veya bilmeyerek bozanlar, ağır bir vebâl altında kalmaktadırlar. Niyetin ne olduğu değil, netice önemlidir. İtaat ve istirahat yerine, ihtilâf ve zararı netice veren fikir ve fiiller bozgunculuktur. “Hiçbir müfsit, ben müfsidim demez. Daima sûret-i haktan görünür. Evet, kimse demez ‘Ayranım ekşidir.’ Siz mihenge vurmadan almayınız” îkazları dikkate alınmalıdır. Böyle bozguncuları tövbekâr etmenin yolu da, herkesin kendi hizmetine ve cemaat fertlerine sahip çıkması ve hizmetin etrafında halka tutmasıdır. İhlâs, sadâkat ve tesânüd sıfatlarına tam sahip olan bir kısım şâkirtler hakikatine sımsıkı sarılan Yeni Asya Nur Câmiası, dahilî ve haricî gelen bütün ihtilâf cereyanlarına karşı, demir direk gibi dimdik durmalı ve bu mesleği orijinal kimliğiyle gelecek nesillere ihlâs ve istikamet dairesinde taşımalıdır, duâsıyla seminer sona erdi. Bu program, www.asyanur.info Risale Sitesine gönderilmek üzere kayda alındı. Başarılı ve feyizli bir çalışmaydı. 10.06.2009 E-Posta: [email protected] |