Cevher İLHAN |
|
İstifhamlar cevaplanmalı… |
Siyaset tuhaflaştı. Kamuoyunda yükselen infiâle rağmen “mayın yasası”nı inadına çıkartan Başbakan Erdoğan hâlâ tepkili. Kendisi ve partisi de sıkıntılı ki Başbakan peşini bırakmıyor; parti kongrelerinde “mayın yasası”nı garip bir biçimde gündeme getiriyor. İtiraz edenlere veryansın ediyor… “Mayın yasası”nın Meclis’ten geçmesinden bir gün sonra partisinin Kütahya il kongresinde, “Tutturdular bir İsrail gidiyorlar’ diye… Bizden önceki MHP-DSP-ANAP üçlü döneminde İsrail ile yapılmış birçok anlaşmalar var. Dürüst olun, dürüst...” diye 28 Şubat postmodern darbesi sürecinin son siyasî aktörü Anasol-M koalisyonunun İsrail’le yaptığı anlaşmaları örnek gösteriyor. Dahası, İsrail’le yapılan antlaşmalarda “gizlilik kaydı olmasa bunlar rahat açıklanır, ama bunların gizlilik kaydı var” diyor. “Biz açıklamayız; biz hukuka saygılıyız, bizim her şeyimiz açık, yaptıysak ‘yaptık’ deriz” diye konuşuyor. Doğrusu, tıpkı Meclis’te olduğu gibi, “küresel sermaye gelip ülkeme girmelidir” görüşünü tekrarlayan Erdoğan’ın, “yasa”ya karşı çıkanları “yabancı sermaye düşmanlığı” ile suçlayıp “Nerede İsrail yazıyor?” diye sorması da evlere şenlik. Yasada elbette İsrail ya da bir başka ülkenin isminin yazılmayacağını, ancak AKP’nin millete rağmen çıkardığı yasada “Suriye sınırındaki toprakların kullanım seçeneği”nin durduğunu bir nev'î tecâhül-ü ârifle gözlerden kaçırıyor; kendince “politika” yapıyor…
“GİZLİLİK KAYDI” OLMADIĞINA GÖRE… Başbakan işi gürültüye getirip İsrail’le imzalamış olduğu kaç tane gizli ya da kamuoyuna açıklanmayan anlaşma olduğunu ve bu anlaşmaların ne zaman ve kimler tarafından imzalandığını belirtmiyor. “Savunma” olarak, Anayasa’nın 90. maddesinin buna “izin vermediği” bahanesiyle sadece ortaya istifhamlar atıyor… Oysa sözkonusu maddede, “ekonomik, ticarî veya teknik ilişkileri düzenleyen ve süresi bir yılı aşmayan andlaşmalar, devlet maliyesi bakımından bir yüklenme getirmemek, kişi hallerine ve Türklerin yabancı memleketlerdeki mülkiyet haklarına dokunmamak şartı”na bağlı. Buna bakıldığında, AKP iktidarının yeni “mayın yasası”nda “yabancı memleketlerdeki mülkiyet hakkı” bir yana, yabancıların Türkiye’de topraklarındaki mülkiyet hakkı üzerinde tasarrufta bulunulacağı ve 800 kilometrelik Suriye sınırı boyunca ülke topraklarına, vatandaşların mülkiyetine “dokunulması”nın ötesinde “yabancılarca kullanılacağı” ortada. Keza son “mayın yasası”nda “Meclisin bir kanunla uygun bulduğu gizlilik onaylaması” da yok. Yasa hakkındaki görüşmeler açık toplantılarda görüşüldü ve “gizliliğe” dair hiçbir karar alınmadı. Bu durumda, “mayın yasası”nı gizlemenin hiçbir gerekçesi kalmıyor. “Mayın yasası”nda “gizlilik kaydı” olmadığına göre Başbakan neden ikide bir sanki “gizlilik hükmü” varmış gibi “burada İsrail yok” demekle geçiştirip ille de “yabancıların toprakları işletmesi”ne açılmasının “yasa”da yer almasının sebebini söylemiyor? Niçin yasayı bu şekilde düzenlemelerinin gereğini kamuoyunun önüne koymuyor…
YİNE “NE YAPALIM, YAPTIK OLMADI…” MI? Diyelim ki sözünü ettiği döneme ait “gizli olduğunu” iddia ettiği “İsrail’le anlaşmaları”, “ulusal çıkarlar” açısından açıklayamıyor. Bu anlaşmalardaki “gizlilik kaydını” kaldırmayı uygun bulmuyor. Peki, yeni çıkardıkları “mayın yasası”nda hangi “gizlilik kaydı” var; hangi “ulusal çıkarlar” gereği arka plânını gizliyor? Kaldı ki adı geçen partilerin sözcüleri bahsedilen dönemde “yapılan gizli anlaşmaları açıklama” çağrısında bulunuyorlar. Başbakan’ı bütün hükûmetler döneminde İsrail’le imzalanan savunma sanayii işbirliklerini, silâh alımı ihâlelerini, ekonomik mutâbakat zabıtlarını deşifre etmeye dâvet ediyorlar. Çoğu resmi gazetede yayınlanan bu anlaşmaları Erdoğan neden açıklamıyor. Bunlar da anlaşılmış değil… Türkiye’nin gündemini önce “AKP değil, AK Parti” tartışmasına, ardından “Sen bana ‘sen’ diyemezsin” atışmasına boğduran Erdoğan’ın ve siyasî iktidarın “mayın yasası”ndaki bu çelişkili hali, peşpeşe istifhamları akla getiriyor. Sahi “veto” edilmezse bile Anayasa Mahkemesi tarafından “iptal” edileceğini bile bile bu mayın yasası hangi mantık ve gerekçeyle Meclis’ten geçirildi? Yoksa Anayasa Mahkemesi’nin “iptal etmeyeceği” kanaati mi var? Acaba birilerine verilen bir “söz” mü var ki “Ne yapalım, ‘yasa’yı da çıkardık, elimizden geleni yaptık ama olmadı” mı demek isteniyor? Sonra AKP baştanberi bu “birileri”ne sınırdaki toprakları temizlettirip 44 yıllığına varan “kiralatma yasası”na neden mecbur kalmakta? Değilse bu neyin karşılığı? Başbakan başkalarına yüklenmek yerine asıl bu soruları cevaplamalı… 10.06.2009 E-Posta: [email protected] |